AYNI FOTOĞRAFTA GÖRÜNMEK VEYA GÖRÜNMEMEK

Mehmet Göktaş

Birileriyle aynı fotoğraf karesinde görünmek veya görünmemek, günümüz insanının çok dikkat ettiği ve hassas davrandığı bir konudur.

Olumsuz anlamda üzerine projektörlerin çevrildiği, suçlanan kişilerden uzak durmak, onlarla bir arada görünmemek, onlardan fellik fellik kaçmak insanımızın çoğu zaman sergileye geldiği bir davranıştır.

Aynı şekilde insanlar bazen de, birileriyle aynı fotoğrafta yer almak için can atarlar. Yıldızının parladığına inandığı, ikbal basamaklarına tırmandığını zannettiği kişilerle bir defacık bile olsa aynı fotoğraf karesinde yer almak onlar için çok önemlidir.

İnsanların böyle ikili bir tutum içerisinde olmaları tamamen yanlış bir şey değildir. Yeter ki bu liste hakkanî ölçülerle hazırlanmış olsun. Bizim eleştirimiz, dünyevî küçük menfaatler göz önünde bulundurularak sergilenen tavırlardır.

İyice dikkat ederseniz Kur’an-ı Kerim birinci kısma örnek olarak gözlerimize çok canlı fotoğraflar sunar, bu fotoğrafların içinde kesinlikle yer almamamızı, birileriyle asla aynı fotoğrafta görünmememizi ister.

Mesela; “Allah Teâlâ’nın ayetlerinin inkâr edildiği veya alaya alındığı” bir fotoğraf karesi. Ya derhal terk edilmelidir, ya da orada gündem değiştirilmelidir.

Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman edenlerin, Allah ve Rasulü’ne düşmanlık edenlerle aynı fotoğraf karesi içerisinde birbirlerini sever durumda bulunmaması. 

Müslüman zulme şahitlik edemez, engel olamıyorsa derhal orayı terk etmelidir. Bu da İslam’ın gözlere sunduğu müthiş bir fotoğraf karesidir.

İşte şunlar da, içinde yer almamız gereken, birileriyle kesinlikle birlikte görünmemiz gereken fotoğraflar:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun!” (9/119)

“Kim, kendisi için doğru yol apaçık belli olduktan sonra Rasul’e karşı gelir ve müminlerin yöneldiği yoldan başka bir yola yönelirse, Biz onu döndüğü yola yöneltiriz ve Cehenneme sokarız. Varılacak ne kötü bir yoldur orası?” (4/115)

Ve Nebevî bir fotoğraf karesi: “Mümin, mümini asla terk edemez!”

Sıkıntılı günlerinde müminlerin birbirlerinden uzak durmaları, onlarla aynı fotoğrafta görünmek istememeleri, müminler adına gerçekten üzücü bir durumdur.

Müslümanlar, bu konuda ufak hesapların adamı olmamalıdırlar, diye düşünüyorum.

Bir Peygamberle Aynı Fotoğrafta Görünmek

Asrı Saadet’te Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Efendimizle birlikte yaşamış olmayı arzu etmeyen bir Müslümana rastlayamazsınız. Hangi Müslümana böyle bir soru yöneltseniz hemen içini çekerek “keşke” dediğini duyarsınız. 

“Keşke onunla birlikte yaşasaydık, O’nun Ashabı’ndan birisi olsaydık…” gibi arzuları çok duymuşsunuzdur. Hem böyle bir arzuyu rastgele bir söz olarak söylemeyi bir yana bırakın, şiirlere döküldüğünü görürsünüz.

Rasulullah Aleyhi’s-Selam ile birlikte yaşama arzusunu dile getiren kitaplar dolusu şiirler yok mudur? 

Yine hepimiz Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Efendimizle birlikte diğer peygamberlere de aynı şekilde iman eder, geçmişte onlarla birlikte olmayı arzu ederiz.

Müslümanlar elbette bu konuda samimidirler, biz onların samimiyetini test etme konumunda değiliz.

Fakat Rasullerin hayatlarını ciddi bir şekilde mercek altına alarak biraz yakından incelediğimizde ve bir de, onları günümüze getirdiğimizde veya kendimizi onların zamanına götürdüğümüzde sesimizin biraz kısılıvereceği kanaatindeyim.

Özellikle Peygamberlerin mücadelelerinin ilk dönemlerini günümüze taşıdığımızda, günümüzün kelimeleriyle ifade ettiğimizde, onlarla birlikte olup olmama konusunun önem kazandığına şahit olacağız.

Önce şu noktaya dikkatinizi çekmek isterim: 

Allah Teâlâ o gün o peygamberlerle yaşayan insanlardan sadece onların peygamberliğine inanmalarını, onları tasdik etmelerini istemiyor. Aynı zamanda o peygamberlerle yan yana durmalarını, aynı çizgide olmalarını, onları desteklemelerini, onlara omuz vermelerini, davalarına güç katmalarını istemektedir.

Bugünün diliyle söyleyecek olursak, özellikle onların kırmızı bültenle arandığı, onlara destek verenlere operasyonların düzenlendiği, baskınların yapıldığı bir zamanda, onlarla aynı fotoğrafta görünmenin ne anlama geldiğini iyi düşünelim.

Siz şimdi delikanlı bir Musa Aleyhi’s-Selam düşünün… Zamanın en büyük süper gücünün, en büyük zaliminin, kan dökücüsünün karşısına dikiliyor, onu ve adamlarını, ordusunu Allah’a çağırmakla kalmıyor, özellikle kanını emip durduğu İsrailoğulları’nı kendisiyle serbest bırakmasını istiyor.

Böyle bir olaydan sonra muhtemel gelişmeleri şöyle bir gözünüzün önüne getiriverin. Özellikle İsrailoğulları’nın sergileyeceği tavrı tahmin edin. Siz zannediyor musunuz ki hemen oracıkta:

“Yaşasın, kurtarıcımız geldi!” diye peşine takılacaklar? Firavunun öfkesinin kabardığı bir durumda? 

Onların büyük bir kısmının gözünde Musa kimdir biliyor musunuz? Firavun’u öfkelendiren, bela getirici, arı kovanına çomak sokan, İsrailoğulları’na zulmün artmasına sebep olan düşüncesiz bir kışkırtıcı. 

İşte o günkü tavırları: Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de bize işkence ediliyordu, sen geldikten sonra da…” (7/129)

Nitekim çok büyük bir kısmı onunla asla aynı fotoğrafta görünmemiş, çok az bir kimse ona iman etmiştir. (10/83)

Yine kendi kendimize şu soruyu soralım:

Ellerinin ayaklarının çaprazlama kesileceğine ve sonra idam edileceklerine kesinlikle inandıkları halde, yine de Musa Aleyhi’s-Selam’a iman eden sihirbazlarla o gün aynı fotoğrafta görünüp görünmeme konusunda ne düşünüyorsunuz? O büyük kalabalığın içerisinde siz de olsaydınız, koşup gelir miydiniz secdeye kapanan sihirbazların yanına?


Kur’an-ı Kerim’den bir başka fotoğrafa bakalım.

“Şuayb’ın kavminden inkâr eden ileri gelenler dediler ki: “(Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şuayb’a uyarsanız o takdirde mutlaka siz hüsrana uğrayanlar, kendilerine yazık edenler olursunuz.” (7/90)

Söyleyin, böylesi bir tehdit karşısında o gün siz de Hz. Şuayb Aleyhi’s-Selam ile aynı fotoğrafta görünebilir miydiniz?

Yine kendi kendimize samimi bir şekilde soralım:

Hz. İsa Aleyhi’s-Selam ile, onun havarileriyle birlikte aynı fotoğrafta yer almanın ne anlama geldiğini hiç düşünebiliyor muyuz?

İşte şu fotoğraf da, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’ın ilk dönemlerindeki müşriklerinin kafalarının, kalplerinin içini gösteren bir fotoğraf:

“Seninle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” (28/57)

Demek istediğimiz şudur ki, Peygamberleri biraz daha yakından tanıyalım, onların mücadelesinin kodlarını günümüz dünyasına taşıyalım.

On bin kişilik bir orduyla Mekke’ye girmekte olan bir Peygamberle birlikte olmayı arzu ettiğimiz kadar, öldürülmek için aranan, kendisine iman edenlere göz açtırılmadığı bir günde onunla birlikte aynı fotoğrafta görünmeyi arzu edebiliyor muyuz?

Kızıldeniz’i yarıp karşıya geçmiş bir Musa Aleyhi’s-Selam ile birlikte olmaya can attığımız kadar, İsrailoğulları’nın bile kendisine yaklaşamadığı bir günde onunla beraber olmayı ne kadar isteyebiliyoruz?

Artık siz bu misalleri çoğaltınız, Hz. İbrahim ile, Hz. Nuh Aleyhi’s-Selam ile sıkıntılı günlerinde birlikte olmayı deneyiniz.



Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz