Son
günlerde radyo ve televizyonlarda Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan bir kamu spotuna şahit oldum. Hitap,
çalışan veya çalışma hazırlığında olanları ilgilendiriyor. Sigortasız
çalışılmamasını tavsiye ediyor.
Bu
amaçla hizmet veren kurum eski adı ile SSK yeni adı ile SGK. Bu kurumun amacı,
çalışanın bir takım sebeplerle bedenen yaşadığı düşüşü amorti etmek ve belirli
bir süre çalışma karşılığında ve yine belirlenen bir yaşın doldurulması
durumunda o kişinin asgari ihtiyaçlarını karşılayacak bir ücret temini ile
yaşamını devam ettirmesini sağlamaktır. Yani SGK’da iki husus öne çıkmaktadır
ki onlar sağlık hizmetlerinden yararlanmak ve emeklilik.
Devlet
bu hizmetleri karşılama taahhüdüne karşılık çalışan kişinin bağlı olduğu
kurumdan aylık belirlenen bir ücret talep eder. Eğer çalışan, bir devlet
kurumunda görevli bir memur ise bu masraf devlet tarafından direk olarak tahsil
edilir. Eğer çalışan özel sektörde ise bu ücret işverenden alınır. Bu durumda
bu ücret işverenin cebinden çıktığı gibi, birinci durumda da esasen bu ücret
çalışandan tahsil edilmiştir. Yani onun maaşından kesilir. Ve her iki durumda
da devletin kasasından çıkan herhangi bir miktar söz konusu değildir.
İnsanın
hayatta sağlık sorunlarının olması veya yaşlandığında kendi ihtiyaçlarını
gideremeyecek duruma gelmesi doğal bir durumdur. Kimsenin hayatının sonuna
kadar sağlıklı yaşaması garanti edilemeyeceği gibi, yaşantısının son anına
kadar genç bir insan gibi güçlü ve dinç olması da mümkün değildir. O halde bu
gerçek bir vakıadır ve çözümlenmesi gerekir. Peki, bu çözüm yukarıda
zikrettiğimiz gibi kapitalist nizamın ortaya koyduğu çözüm gibi mi olmalıdır?
Yoksa birazdan zikredeceğimiz gibi İslam Nizamı’nın ortaya koyduğu çözüm mü
olmalıdır?
Kapitalist
bir devletin vakıası isminden de anlaşıldığı üzere para politikaları üzerine
kuruludur. Hizmet değil kazanç esastır. Yapılan her türlü hizmetin altında
esasında ya kazanç elde etme hususu vardır ya da elde edilen büyük menfaatlere
karşılık sus payı olarak halka yapılan küçük hizmetler söz konusudur. Dolaylı
yollar ile de olsa menfaatin olmadığı yere, çıkarların olmadığı yere yatırım
yapılmaz.
İslam
Devleti’nin vakıası ise her meselede olduğu gibi bu hususlarda da kapitalist
nizamdan tamamen ayrıdır. İslam Devleti’nin asli görevi, sınırları içinde İslam
Nizamını tatbik etmek ve sınırları dışına bu nizamı götürmek için çaba sarf
etmektir. Kuralların belirleyicisi bizzat insanın kendisi değil insanında
içinde bulunduğu tüm kâinatın yaratıcısı Allah’tır. Yani esas, menfaat değil Allah’ın
rızası üzerine bina edilir.
Sağlık
hizmetleri açısından İslam’ın bakışına gelince; İslam Devleti, tebaası olan her
bir ferdin zenginlik fakirlik durumunu gözetmeden ve ücret talep etmeden sağlık
hizmetlerini karşılamak zorundadır. Bu hizmet için ne devlet memurlarından ne
de özel sektörde çalışandan bir ücret talep etmez. Buna gücü yettiği sürece
bunu karşılamak devletin üzerine Allah Subhanehu
ve Teâlâ’nın bir emridir. Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem
bunu böyle yapmıştır. Kendisine tahsis edilen doktorun tüm tebaa ile
ilgilenmesini istemiştir. Yukarıda zikredildiği gibi bu hizmetlerden
yararlanmada zengin ve fakir arasında bir fark yoktur. Her ikisinin de ücretsiz
olarak sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı vardır. Bu hizmete karşılık devletin
onlardan bir ücret talep etme hakkı yoktur.
Emeklilik
açısından İslam’ın bakışında; kişiye Kapitalizm’de olduğu gibi belli bir yaşa
kadar belirli bir prim ödeme neticesi, kalan hayatında cüzi bir maaş bağlama
diye bir şey söz konusu değildir. İslam Devleti, ihtiyacını karşılayamayan
herkesin birinci derece ihtiyaçlarını karşılamakla mükelleftir. Bunun için yaş
sınırı yoktur. Önemli olan onun ihtiyacını kendi başına gideremeyecek durumda
olmasıdır. Bu durumda olan bir kişi var ise devlet öncelikle onun temel
ihtiyaçlarını giderebilecek zengin bir akrabası var ise onun düşkün kimsenin
temel ihtiyaçlarını karşılamasını sağlar. Bu kişi, oğlu gibi kardeşi gibi veya
amcası gibi Allah Celle Celaluhu tarafından belirlenmiş yakın
akrabalarıdır. Eğer bu kişiler var olduğu halde ancak kendi ihtiyaçlarını
giderebiliyor iseler, devlet bu kişileri zorlamaz ve düşkün olan kimsenin
ihtiyacını kendi hazinesinden karşılar.
Düşkün
olan kimsenin yaşının bir önemi yoktur. Çünkü o ihtiyaçlarını karşılamaktan
aciz duruma düşmüştür. Bu esastır. Ancak şöyle bir durumda söz konusudur. Kişi
yaşı ilerlemiş olmasına rağmen ihtiyaçlarını hala giderebilecek durumda ise o
halde o kişiye yardım yapılmaz. Yani İslam Devleti’nin her bir ferdi, yaşı ne
olursa olsun kendi ihtiyaçlarını giderebildiği sürece bunu yapar. İş bulamadığı
durumda devlet ona iş bulma konusunda yardım eder ve ihtiyaçlarını gidermek
için önünü açar. Ancak muhtaç hale geldiğinde ise yukarıda zikredilen yol ile
onun ihtiyaçlarını karşılamak devletin üzerine bir borçtur.
Kapitalist
sistemin esasında ne emeklilik ne de sağlık hizmetlerinin temini vardır.
Sosyalizme karşı yapılan yamadan ibarettir. Ancak bu da bir aldatmacadır ve bu
hizmetlerin değerini fazlası ile hizmeti vermeyi taahhüt ettiği kimselerden
almaktadır.
İslam
Ümmeti bunca zenginliğine rağmen fakir düşürülmüştür. Zenginlik kaynaklarımız
kâfir Batı devletlerine peşkeş çekilmektedir. Bu hizmetlerine karşılık bu cürmü
işleyen kimselere de bu zenginliklerden kırıntılar vaat edilmiştir.
İslam
Devleti’ni yıkmak için yüzyıllarca sabırla çalışan kâfir Batı, İslam Ümmeti’ni
Batı nizamlarını kabule alıştırmada da çok sabırlı davrandı. Ve gelinen şu
aşamada maalesef bir takım Müslümanlar tarafından demokrasi İslam’dan
zannedilir oldu. Küfür ile yönetim birçoklarını rahatsız etmez oldu. Ve yine
Batı bizim zenginliklerimizi sömürmede birbiriyle yarışır halde iken İslam
Ümmeti bundan rahatsız olmaz oldu. Çok küçük sus payları insanları tatmin eder
hale geldi ve hatta o kadar ki yarım ton kömür veya birkaç torba patates veyahut
birkaç parça eşya kendisine verildiğinde onlara hayır duaları eder hale geldik.
Oysa bizleri bu küçük şeylere dahi muhtaç edenlerin onlar ve efendileri
olduğunu unuttuk.
İşte
SGK aldatmacasının durumu da böyledir. Devletin bizim bu ihtiyaçlarımızı karşılamak
zorunda olduğunu unuttuk. Unutturulduk. Bizlere İslam’ın bir bütün olarak bir
hayat nizamı olduğu unutturuldu. İslam sadece Allah ile kul arasında bir
vakıaya indirgendi. Hayat nizamlarını koyanın Allah Subhanehu ve Teâlâ olduğu unutturuldu. Artık karşılaşılan tüm
sorunları çözmek için yine tüm bu sorunların kaynağı fasit kapitalist nizama
dönüyoruz. Kapitalizm sinsidir. Ve yaptığı tahrifatı anlamak aydın bir bakışı
gerektirir.
Bu
sinsi tuzaklar ile Müslümanlar, devlet tarafından yapılması gereken hizmetlerin
fertler yahut fertlerin kurdukları kuruluşlar eliyle yapılması gerektiğine
inanır oldular. Devlet, SGK gibi kendi türettiği kuruluşlar eli ile olsun
gerekse vakıf ve dernekler gibi kuruluşlar eli ile olsun kendisinin yapması
gereken hizmetleri ustalıkla üzerinden atmasını bildi. Böyle bir durumla
karşılaşıldığında suçlu o düşkün kimseye yardım etmeyen fertler ve bu
kuruluşlar oldu. Eski tabirle SSK’sı olmayan kimse SSK’lı bir iş bulamadığı
için suçlu ilan edilir oldu. İşçinin pirimlerini yatırmaktan aciz kalan işveren
suçlu ilan edildi. Oysa suç ne işverenin nede işçinindir. Suç tamamen hedef
saptıran devletin bizzat kendisinindir. Maalesef bizler bu ve benzeri olaylarda
devleti muhasebe etmesini bilemiyoruz. Tabi bunun asli sebebi İslam’ı ve devletin
vakıasını kavrayamamaktan geçiyor.
Elbette
İslam bir bütündür. İnsanın hayatta karşılaştığı tüm sorunları çözmeye
muktedirdir. O kâinatın yaratıcından gelmiştir ve eksik olması veya ihtiyaçları
karşılayamaması muhaldir. O sadece ibadetlere hasredilemez. O hayatı kapsar.
O’nu istemek tüm meselelerin çözümünü istemek demektir. Onu istemek mevcut
nizamın tamamen değişmesini gerektiren köklü bir değişimi kabul etmek demektir.
Onu istemek yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizin musluğunun ümmete akmasını sağlamak
ve ekonomik olarak kalkınmak demektir. Onu istemek zulüm ile akan Müslüman
kanlarının durdurulması demektir. Onu istemek huzur ve mutluluk demektir.
Zengin fakir, yaşlı genç, kadın erkek, Müslüman gayri müslim her kesimin huzuru
ve mutluluğu demektir. Onu istemek izzetli ve şerefli günlerin yeniden dönmesi
demektir. Her şeyden önemlisi Onu istemek Allah’ın rızası içindir ve onun
emridir.
İşte
tüm bunlar için bir Müslüman, İslam Devleti’nin ikamesi için neden çalışmasın!
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış