Davet hak üzerinde benimsenen
fikirler ve metod da hedefi gerçekleştirinceye kadar sebatlılığı gösterirler,
hiç yılmazlar ve bundan sapmazlar. Aynı anda; bu hizbin mensupları günahtan
vazgeçip tövbe eden kimseler olmalıdır. Allah-u teala Hud Sûresinde 112.ayette Rasule
ve hizbine böyle emir verdi:
" فاستقم كما امرت ومن تاب
معك ولا تطغوا انه بما تعملون بصير".
“Sen ve seninle beraber tövbe edenler emrolunduğun şey üzerinde sebatlık
gösterip dosdoğru olun, hiç bundan sapmayın, bunun dışına çıkmayın. (dikkatlı
olun) Şüphesiz ki Allah yaptığınızı görüyor”.
İsra Sûresi 73. ayette Allah Rasulüne
ve hizbine hiç taviz göstermemektedir. Bu emir İslam’a dayalı her partiye bir
emirdir:
وان كادوا ليفتنونك عن الذي اوحينا اليك لتفتري علينا
غيره واذا لتخذزك خليلا.
“Kâfirler sana vahyettiğimizden başkasını yalan uydurup bize isnat etmen
için seni neredeyse bu vahyettiğimizden saptıracaklardı. O zaman seni candan
dost edineceklerdi”.
Yine maide Sûresi 49. ayette şöyle buyurdu:
واحذرهم ان يفتنوك عن بعض ما انزل الله اليك"
“ Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptıranlardan sakın”.
El–Kalem Sûresinde 8-9.
ayetlerinde kâfirlere yağ çekmek ve onlara dava hususunda yumuşaklık
göstermekten Rasul ve hizbi nehyedildi. Her İslami hizb te bundan nehyedildi:
فلا تطع المكذبين ودوا لو تدهنوا فيدهنون
“Yalanlayanlara uyma, onlar kendilerine yağ çekmen ve yumuşaklık
göstermeni isterler ki onlar da sana aynı şekilde davranacaklar”.
Yine zalimlerle işbirliği yapmak
veya onların koalisyonlarına katılmaktan İslami hizb nehyedildi. Hud Sûresi
113. ayette bu nehiy açık şekilde geçti:
" ولا تركنوا الى الذين
ظلموا فتمسكم النار وما لكم من دون الله من اولياء ثم لا تنصرون"
“Zalimlere meyletmeyin ve onlarla beraber olmayın, yoksa
cehennem ateşi size dokunur. Nitekim Allah dışında dostunuz ve yardımcınız
yoktur, ondan sonra zaferi elde edemezsiniz.”
Bu hizb hikmeti ve güzel
üslupları kullanacak, sırf fikri tartışmalara başvuracak, delil ve güzel öğüdü
yol edinecek ve en güzel şekilde cedelleşme yapacaktır. Nahl Sûresi 125. ayette
bunlar şöyle beyan edildi:
ادع الى سبيل ربك بالحكمة والموعظة الحسنة وجادلهم
بالتي هي احسن"
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve en güzel şekilde onlarla cedelleşme
yap.”
Bu hizb mensupları, kâfirlere
karşı güçlü ve müminlere karşı yumuşak olurlar, batıla karşı susmaz ve hakkı
söylemekten çekinmezler. Aynı anda Allah’ı her şeyden üstün tutup çok severler.
Maide Sûresi 54. ayette onların sıfatları gösterildi:
" ياايها الذين آمنوا من
يرتد منكم عن دينه فسوف ياتي الله بقوم يحبهم ويحبونه أذلة على المؤمنين اعزة على
الكافرين يجاهدون في سبيل الله ولا يخافون لومة لائم "
“Ey iman edenler, kim dinini terk ederse (herhangi bir şekilde taviz
gösterirse), (bilin ki) Allah öyle insanların topluluğunu meydana çıkartacak ki
Allah onları sevecek, onlar da Allah’ı sevecekler, onlar müminlere karşı
yumuşak ve kâfirlere karşı kuvvetlidirler, Allah’ın uğrunda cihad ederler ve
mücadele ederler, dinlerini açıklamada ve hakkı söylemede hiç bir kimsenin
kınamasından çekinmezler.”
Bu hizbin mensupları birbirlerine
karşı merhametli, kâfirlere karşı şiddetli olurlar. Allaha çok bağlanırlar,
sürekli ibadet yaparlar, namazlarını muhafaza ederler ve o kadar namaz kılarlar
ki iman yüzlerinde ve simalarında görülür. Aynı anda çalışmalarında sadece
Allah’ın rızasını, fadlını hedef edinirler. Bu fadl ise Allah’ın yardımı ve
zaferidir. Fetih Sûresi 29. ayette Allah bu hizbin başkanını ve mensuplarını
şöyle vasıflandırdı:
" محمد رسول الله والذين
معه اشداء على الكفار رحماء بينهم تراهم ركعا سجدا يبتغون فضلا من الله ورضوانا
سيماهم في وجوههم من أثر السجود"
“Muhammed Allah’ın Rasulüdür ve onunla beraber olanlar kâfirlere karşı
şiddetli ve müminlere karşı merhametlidirler. Sürekli rüku ederek ve secde
ederek namaz kıldıklarını görürsün. Allah’ın rızası ve ondan fadlı gaye
edinirler. İman secde izlerinden dolayı yüzlerinde belli olur”.
Bu hizb siyasi olur, çünkü
İslam’ı insanlara benimsettirmeye ve kavratmaya çalışıyor, toplumda hakim
kılmak istiyor, bunu gerçekleştirmek için düzenini kurmaya çalışıyor. Ayrıca marufu
emretmek ve münkeri nehyetmek siyasi bir çalışmadır. Çünkü başta yöneticileri
marufla emreder ve münkerden nehyeder.
Ruhani taraf Allah Celle Celaluhu ile alakayı idrak
etmektir. Ama bu partinin çalışması Allah Celle
Celaluhu ile alakayı idrak ederek dünyaya Allah’ın hakimiyetini
yerleştirmeye çalışır. Böylece bu parti ruhani siyasi bir çalışma yapmaktadır.
Bu nedenle Allah böyle bir partiye mensup olanların felaha kavuşanlar
olduklarını gösterdi. Felah ise başarıdır. Bunlar hem dünyada felaha kavuşurlar
hem kâfirlere karşı zaferi elde ederek er ya da geç başarılı olurlar hem de
ahirette felaha kavuşurlar; cenneti elde ederek başarılı olurlar. Nitekim
Allahu Teala şöyle buyurdu:
" إنا لننصر رسلنا والذين
آمنوا في الحياة الدنيا ويوم يقوم الأشهاد"
“Muhakkak, biz Rasullerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatında hem
şahitlerin kalktığı gün ( kıyamet günü) de muzaffer kılacağız.” (Mümin 51)
Zira Maide Sûresi 56. ayette Allah’ın
hizbi vasfına sahip olanların galip gelecekleri bildirildi. Mücadele Sûresi 22.
ayette Allah’ın hizbi vasfına sahip olan partiye mensup olan kimselere Allah’ın
verdiği şeyler şöyle gösterildi. İmanlarını kalplerinde yerleştirdi ve onları
sabit kıldı, kendi tarafından bir ruhla, bir güçle ve kuvvetli hüccet ve
delillerle onları destekledi, ahirette ise onları Cennete sokacaktır, ayrıca
Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular. Allah’ın rızasından
başka şey istemezler, onlar felaha kavuşanlardır.
Ayette "
منكم" “minkum” “sizden”
ifadesinin manası Müslümanlardan bir kısım demektir. Bu neden farz-ı kifaye
olur. Buna göre Müslümanların İslam’a dayalı en az bir siyasi partiyi kurmaları
farzdır. Çünkü emir sigası geçti: “bulunsun” ve bir karine geçti o ise; “felaha
kavuşanların ta kendileridir.” Ayrıca bunu destekleyen başka deliller; Rasulullah
SallAllahu Aleyhi ve Sellem ferdi
olarak çalışmadı. Siyasi bir parti kurdu, o ise sahabelerin hizbidir. Nitekim
yukarıda gösterdiğimiz Yusuf Sûresi 108. ayette “ben ve benimle beraber”, Hud Sûresi 112. ayette “sen ve seninle beraber” Bakara Sûresi
214. ayette “Rasul ve onunla beraber
olanlar Allah’ın zaferi ne zaman gelecek...”, Fetih Sûresi 29. ayette “Muhammed Allah’ın Rasulüdür ve onunla
beraber olanlar ...” denilince bir cemaat kast ediliyor. Buna göre Müslümanların
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in
hizbi gibi hizb kurmaları gerekir.
Eğer bir parti İslam’ı hakim
kılabilirse diğerlerinden sakıt olur. Yoksa diğer Müslümanların ona katılması
gerekir. Ta ki bu farz yerine getirilinceye kadar herkese bu farz devam eder.
Ayrıca bir çok siyasi İslami parti kurulabilir. Çünkü sizden “bir ümmet bulunsun” mefhumundan en az
bir parti bulunsun anlamı çıkar. Bunun manası bir çok parti de olabilir
demektir. Bir ümmet (grup) nakire olarak geçti, nakire ifadesi geçince bir
cinsi gösterir. Burada ise parti cinsini belirler. Bunun manası bu cinsten ve
tipten (ayette gösterilen işleri yapacak siyasi İslami parti cinsinden) birçok
parti olabilir. Bunu destekleyen tefsir etmek istediğimiz Al-i İmran’da gelecek
olan 105.ayettir.
ولا تكونو كالذين تفرقوا واختلفوا من بعد ما جاءهم البينات وأولئك لهم عذاب
عظيم (105)
“Kendilerine
açık deliller geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilaf edenler gibi olmayın. İşte
onlar için pek büyük azap vardır.“ (105)
Bunun mefhumu da bir çok parti kurulabilir, fakat
bunlar yahudiler ve hiristiyanlar gibi bölünmeyecekler ve ihtilafa
düşmeyecekler olarak anlaşılır. Nitekim Yahudiler ve hiristiyanlar dinin
temellerinde ihtilafa düşüp bölündüler. Akaidleri ve inançları farklı oldu. İşte
Müslümanlar bu şekilde ihtilafa düşmeyecekler ve bölünmeyecekler; İslam‘a davet
edecek, İslam‘a dayalı bir çok parti kurma müsaadesi alırken akaid ve
inançlarda ihtilafa düşmüyecekler ve bölünmeyecekler. Allah’ın vahdaniyetine ve
rububiyetine, meleklerine, Hz. Muhammed SallAllahu
Aleyhi ve Selleme ve sair Rasul ve nebilerine, Kur’an ve içerdiği bütün
ayetlerine ve diğer indirdiği kitaplara, ahirete, kaza ve kaderin hayrı ve
şerrin Allah‘tan olduğuna inanacaklar. Bütün Müslümanlar bunda ittifaktadırlar.
Buna inanmayan Müslüman değildir, kesinlikle kâfirdir ve kendisi için AllahCelle Celaluhu büyük bir azap hazırladı.
Delili kesin olmayan veya delaleti ve manası kesin
olmayan ayetler ve hadislerde değişik ictihatlar çıkarabilirler. Siyasi
partiler İslam akidesine dayalı olarak siyasi çalışma yapabilmek için belli
ictihatları benimsemelidir. Zira İslam‘daki yönetim, iktisat, iç ve dış
siyasetle ilgili ahkamı benimsemeye muhtaçtır. Bu nedenle bunlarla ilgili belli
içtihatları benimsemesi gerekir.
Fakat Allah’ın
kitabında İslam akaidi ve inançları dışına çıkmak küfürdür. Bu asırda laiklik,
demokrasi, komünizm ve sosyalizm gibi küfür inançlarını ve sistemlerini benimsemek küfürdür. Bunları
benimseyenler için büyük azab vardır. Gelecek ayetlerde gösterildiği gibi kıyamet
gününde yüzleri kara ve cehennemde kalıcı olacaklardır. Ama Allah‘ın hizbi vasfına sahip olan hizbin
mensupları Allah’ın rahmetine kavuşacak ve
cennette kalıcı olacaklardır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış