El-Hamdulillahi Rabb-il Âlemîn, e's Salatu ve's
Selâmu Âlâ Seyyidinâ Muhammed ve Âlâ Âlihi ve Sahbihi ecmain. Ve ba'd;
Tam
doksan iki yıl oldu… 13 buçuk asırdır dünyaya İslam risaletini taşıyan İslam
Hilafet Devlet’i haçlı ordularıyla dize getirilememiş ama içine sızan bazı
virüsler onu ‘hasta adam’ yapmıştı. Kâfirlerin hasta adam olarak nitelediği
Osmanlı son asırda bu hale gelmişti. İştahı kabarmış Batılılar ellerini
ovuşturuyordu. Yüz yıllık değil bin yıllık bir fırsat yakalamışlardı. Nihayet Birinci
Dünya Savaşı patlak vermiş ve beceriksiz İ.T. Cemiyeti İslam Ümmeti’ni
lüzumsuz, dengesiz ve kurtlar sofrasında topraklarımızın pay edileceği bu
savaşa dâhil etmişti. İslam beldeleri işgal edilmiş ve işgal başkent İstanbul’u
bile bulmuştu. Sinsi İngilizler sarayı ve Halifeyi abluka altına alıp elini ve
kolunu bağlamışlardı. Son çare olarak halk ayaklanması belirlenip bu görev
Mustafa Kemal’e tevdi edilmişti. Sonuçta Mustafa Kemal bu görevi kendi fikrine
göre değiştirerek gerçekleştirmiş ve işgalci İngilizler halk ayaklanması
olmadığı halde tek kurşun sıkmadan geri çekilmişlerdi. Geride bıraktıkları
artıkları Yunanlılar ise satıldıklarını denize dökülünce anladılar. Ne de olsa
Anadolu halkına bir kahraman(!) gerekiyordu.
İngilizlerin
niye çekildiğini ise daha sonradan anlamış bulunmaktayız. Beceriksizliklerine
rağmen İttihat ve Terakki’den alamadıkları Cumhuriyet’in ilanı vaadini
almışlardı. Cumhuriyet bu çerçevede tam doksan iki yıl önce 29 Ekim 1923’te
ilan edildi. Bu tarih bir devin yıkılıp yerine elli küsur devletçiğin
kurulduğu, Batı aşığı hain ve ajan kişilerin yönetim makamına getirildiği ve
sonu zilletle biten bir yıllık bir geçiş sürecinin başlangıcıydı. Mustafa Kemal
birçok mebusu bu sürece Hilafet’in son umut olarak muhafaza edileceği vaadiyle
ikna edebilmişti. Ancak altı ay bile sürmeden İngilizler üç Mart 1924’te
hasatlarını topladılar. Son bir umut olarak muhafaza etmek şöyle dursun Hilafet
ve Halife’ye olan kinlerinden dolayı Hilafet’i ilga etmekle kalmamışlar, Halife’nin
mal varlığına el koydukları gibi kendisini de sınır dışı etmişlerdi. Demek ki
plan sadece Hilafet’i yıkmak değil daha sonra yeniden canlanmasını da önlemekti.
Bu işin ilk akla geleni Halife olduğu için sürgün yedi.
Çocuklara
emanet edilen, bugün çocuk bayramı olarak ilan edildiği gibi sürecin ilk
başlangıcı olan 29 Ekim de bayram olarak ilan edildi. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı…
Süreç hızlı bitti, bazı mebuslar ikna edildi çoğu da tehditle razı edildi.
Cumhuriyetin ilanı dahi cumhurun görüşüyle, çoğunluğun görüşüyle olmadı, tıpkı
şimdi olmadığı gibi…
Belki
birileri itiraz edebilir; “Bugün halkın
çoğunluğunun seçtiği yöneticiler tek başına iktidar oldular.” diye ancak
hangi kanunda, hangi anlaşmada ve hangi ittifakta halkın görüşü var? Bu
adayları halk mı gösterdi, yoksa parti liderleri mi? Ya da en bariz bir örnek;
bu ülkede homoseksüellerin evlenebilmesini sorsak vatandaşlara kaç kişi acaba
evet der!
Esas
konumuza dönecek olursak “Bu bayram bizim bayramımız değil” derim. Çünkü
cumhuriyetin kurulmasıyla sırasıyla harf inkılâbı, kılık-kıyafet kanunu, şapka
kanunu ve tedrisat kanunu gibi daha birçok kanunla İslam Ümmeti’nin değerleri
batı değerleriyle değiştirilmiş ve bu kanunlara muhalefet eden yüzlerce
Müslüman idam edilmiştir. Müslümanların bütün kutsallarıyla alay eden bu yeni
rejim kendisini korumak adına İstiklal Mahkemeleri’nde yüzlerce âlimi
yargılayıp asmıştır. Kitabımız, “Gökten
indiği sanılan kitap.” olarak nitelendirilmiş, şer-i hükümler, “gaipten” denilerek meçhul kılınmaya
çalışılmıştır. Tesettür, Kur’an ve ezan gibi İslami değerlere saldırılarak topyekûn
İslam’a karşı bir savaş başlatılmıştır.
Bu savaş
üstelik halen devam etmekte ve cumhuriyet yüz yaşına yani 2023’e güven
içerisinde ulaştırılmaya çalışılmaktadır. Her ne kadar açıktan yürütülmese de
cumhuriyet İslam ile savaş halindedir. Şu anda benim bildiğim hiçbir cebir ve
şiddet eylemine karışmadığı, hatta fikir olarak dahi şiddeti benimsemediği
halde ceza evlerine tıkılmış ya da dosyası Yargıtay’da bekleyen onlarca kişi
var. İncirlik üssü kimlere karşı açıldı?
İslam
sancağının yere düştüğü gün olduğu için 29 Ekim bizim bayramımız değildir.
Hilafet’in önce sembolik hale getirilip daha sonra tamamen kaldırıldığı gün
olduğu için 29 Ekim bizim bayramımız değildir. İslam beldelerinin kâfirlere
peşkeş çekildiği gün olduğu için, Osmanlı enkazı üzerine kurulduğu için,
ilahlık yetkisini insana verdiği için, insanı özgürleştirip kulluk bilincini
yok ettiği için, ırzları önemsemediği, çiğnediği için ve lut kavmini yeniden
türettiği için bu bayram bizim bayramımız değildir. Daha ne söyleyeyim,
dedelerimizi astığı, bacılarımızı açtığı ve kardeşler arasına kin ve nefret
saçtığı için bu bayram bizim bayramımız değildir. Daha ne söyleyeyim, bütün
kutsallarımızı sarstığı, İslam’a savaş açtığı için bu bayram bizim bayramımız
değildir…
Bu bayram
laiklerin bayramı, İslam’ı hayattan uzaklaştırıp özgürlük adına her türlü
pisliği meşrulaştıranların bayramıdır. Bu bayram demokratların, laiklerin ve
Kemalistlerin bayramıdır. Bu bayram İslam Ümmeti’nin haline kıs kıs gülen,
servetlerini sömürmek için avuçlarını ovuşturan kâfirlerin bayramıdır. Bu
bayram Sabiha Gökçen, İsmet İnönü, Kemal Atatürk ve Kenan Evren’in bayramıdır.
Bu bayram Meclis’in, Anıtkabir’in ve Çankaya’nın bayramı, bu bayram devletin bayramıdır…
Zaten
bugünü halk bayram olarak benimsememektedir. Ne halk devletin bayramını ne de
devlet halkın bayramını benimseyememiştir. Ancak cumhuriyet, cumhuriyet
ustalarının eline geçince kabul görmeyen bu bayramı kabul ettirmek için onu
altın tepside sunmaktadır. Daha önceki iktidarlar halkın cumhuriyeti
benimsememesini pek önemsemediklerinden olsa gerek böyle bir dertleri yoktu ve
devlet olarak kendi başlarına bunu kutluyorlardı. Ama şimdikiler cumhuriyetin
bekası için tek çareyi halkın onu benimsemesinde görüp onu bize sevdirmeye
çalışıyorlar. İşte son 29 Ekim kutlamaları, devlet bu seferki kutlamalarda
askeri gösterileri tamamen iptal edip devletin değil tüm halkın bayramı olduğu
imajını vermeye çalıştı. Bu bayram sivilleştirilip halk bayramı olarak
yutturulmaya çalışılıyor.
Ey
Müslüman kardeşim, bu bayramın bizim olmadığını bilmek yeterli değildir. Bu
oyunlara gelme tehlikesi bile söz konusuyken senin bu bayramı bu topraklarda
dininle, ecdadınla ve tarihinle alay edercesine kutlamalarına müsaade etme. Bu
bayram cumhuriyetin beşiği olan Fransa’da kutlansın, bütün laik ve Batı
âşıkları da esas ait oldukları bu yere gitsin.
Bize
yönetim olarak Hilafet, nizam olarak İslam ve veli olarak Allah Subhanehu ve Teâlâ yeter. Unutma ki
Allah katında tek din İslam’dır!
وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاء إِلَهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَهٌ وَهُوَ
الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
“Hem O, O’dur ki gökte de İlâh
yerde de İlâh’tır ve Hakîm O’dur, Alîm O.”[1]
وَقَالَ اللّهُ لاَ تَتَّخِذُواْ إِلهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلهٌ
وَاحِدٌ فَإيَّايَ فَارْهَبُونِ
“İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir
İlâh’dır; onun için yalnız benden korkun.”[2]
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış