TV DİZİLERİ, AİLEYİ VE TOPLUMU İFSAT EDEN KİRLİ BİR ENDÜSTRİDİR

Pınar Çakır

TV yapımları, farklı eğilim ve yaş gruplarındaki insanların büyük bir ilgisini çekiyor. Bu ilgiyi gören TV kanalları çeşitli şekillerde yayınlar yapıyor, her kesimden insana hitap edebilen nostaljik ve modern filmler, yerel diziler, komik diziler, aşk dizileri, polisiye diziler, çocuk programları ve uzayıp giden bir çeşitlilik sunuyorlar. Öyle ki artık ailenin her bireyinin hoşuna giden favori dizilerden söz eder olduk. Bununla birlikte teknolojinin ilerlemesiyle birlikte TV yayınları sadece televizyon üzerinden değil internet üzerinden de yapılmaya başladı.

Bu TV yapımları ve dizileri, özellikle dublajlı olanlar, içerdiği yabancı düşünce ve değerleri İslâm kültürüne sokmakta, bazıları doğrudan zehirli oklarını İslâmi hükümlere ve kaidelere yöneltmekte, Müslümanlara yabancı fikirler ve mefhumlar yoluyla halkı Müslüman ülkelerde kamuoyunu biçimlendirmeye çalışmakta, dolayısıyla toplumumuzda bunların doğal ve normal olduğu yönünde bir kanaat oluşturmaktadır. Zaten İslâm topraklarında izlenen ve Müslüman aileyi ve toplumu hedef alan medya politikasının temelinde de bu vardır.

Örneğin görüyoruz ki bu diziler, erkekler ile kadınların bir arada karışık olarak bulunmasını (ihtilat) normal ve güzel göstermekte, çağın ve koşulların gereği gibi yansıtmaktadır. Yine görüyoruz ki Müslüman kadın için çıplaklık ve şıklığı sergilemekte, modaya uymayı ve dünyaya açılmayı teşvik etmektedir. Genç kızlar ile erkekler arasında evlilik dışı haram ilişkileri pazarlamakta, “aşk” ve “sevgili” adı altında gayrimeşruluğu olağan göstermektedir. Sanki sıradan bir şeymiş gibi içki içmeyi, soyunmayı ve diğer haram ve münkerleri normalleştirmeye çalışmaktadır. Kayıtsız, şartsız, engelsiz mutlak bir özgürlüğe çağrıda bulunmakta, sapkınlıkların önünü açmaktadır. Başta Hint dizileri olmak üzere, pek çok dizi ve filmde pagan ritüelleri, kutsal kabul edilen şirk tezahürleri ve ibadetleri bilinçaltına yerleştirilmektedir.

Bu dizi ve filmlerin etkisi yalnızca düşünce ve mefhumlarla sınırlı kalmamış, yiyecek, giyecek ve davranışlara da olumsuz yansımış, dolayısıyla aile ve toplum üzerinde etkili olmuştur. Maalesef Müslümanların bazı evlatları bu dizilerin kahramanlarını örnek almaya başlamış, onların kıyafetlerini, davranışlarını, saç-sakal biçimlerini vs. taklit eder, çocuklarına onların adını verir olmuşlardır.

Dizilerde kadının durumu ise iki formda karşımıza çıkar. Birincisi aciz, zavallı, önemsiz, aşağılanan ve toplumda değeri olmayan bir karakterdir ve bu çerçevede kadının başlıca vazifesi olan annelik kötülenmekte, kadının o zavallı hâlinin evlilikten ve dört duvar arasına hapsedilmiş bir kadın oluşundan kaynakladığı izlenimi verilmekte, böylece kadınlara, bu konuma karşı çıkmaları, çocuk bakmayı bırakıp evden dışarı çıkıp iş ve kariyer yoluyla toplumda yer edinmeleri, bu hapis hayatına ve ağır sorumluluğa karşı çıkmaları gerektiği mesajı verilmektedir. İkinci olarak erkeğe muhtaç olmayan, kendi işini yapabilen, ihtiyaçlarını karşılayabilen, zorlukları aşabilen, kendi kararlarını alabilen, düşünce ve davranışlarında özgür ve bağımsız bir başarılı kadın profili çizilmekte, böylece kadınlara özenecekleri rol modeller gösterilmektedir.

TV dizileri genellikle sevgi, tutku, aşk gibi temalara sahiptir ve toplumun gerçekliğinden uzak hayali kurgulardan ibarettir. Bu da evliliğe ve evlilik hayatına bakış konusunda izleyicileri yanlış yönlendirmekte, evlilik hayatı mükemmeliyetçi bir şey gibi yansıtılmakta, evlilik romatizm ile eşleştirilmekte, evliliğin gerektirdiği sorumluluklar, zorluklar ve zahmetler göz ardı edilmektedir. Bu dizi ve filmlerde koca profili, genç, şık, yakışıklı, zengin, hep karısına hediyeler getiren bir tip iken kadın güzel, çekici ve hoş bir bayandır, konserler, partiler, kulüpler, eşiyle yolculuk ve tatil için vakti boldur. Hiçbir ailevi sorumluluğu ve yükümlülüğü yoktur. Ne geçim, ne sorumluluk, ne de evlat terbiyesi. Oysa gençler evlenip gerçeklerle, sorumluluk ve yükümlülüklerle karşılaşınca şok geçiriyorlar. Bu da evlilik için sorunlara ve anlaşmazlıklara kapı aralayıp boşanmaya doğru yol alıyor.

Diğer taraftan bazı genç erkekler ve kızlar, dizilerden öğrendikleri eş profilleri ile karşılaştırma yaparak, evlenecekleri kişide aradıkları şartları, fiziksel ve maddi özellikleri kurgulamaya başlıyorlar. Oysa bu düşünce, evlilik hayatına 1-0 geride başlamak anlamına geliyor. Çünkü eşler, özü değil görüntüyü esas alıyor, hayatını birleştireceği kişide tıpkı dizilerdeki gibi “aşk öyküsü”, “romantizm” ve hayali kurgular arıyor. Din ve ahlak sahibi hayırlı bir insanı umursamıyor! Kendisiyle sevgi, huzur, merhamet ve saadet bulacağı birini aramıyor! Oysa Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

 وَمِنْ آَيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآَيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 

"Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır."[1]

Bu tür sapkın düşünceler, yalnızca evlilik aşamasında olanları değil, zaten evli olanları da olumsuz etkiliyor. Özellikle kadınlar, hayatlarını rutin bulmaya, kendi hayatlarını dizilerdekilerle karşılaştırmaya, kocalarını beğenmemeye, evine, çocuklarına ve ailesine ayıracağı zamanı kendisine ayırmaya başlıyor. Bu da doğal olarak evlilik hayatında sorunlara ve anlaşmazlıklara neden oluyor.

İşte iğrenç TV dizi ve filmlerinin Müslümanların evlatları arasında saçtığı zehirli ve pis düşüncelerden bazılarıdır bunlardır. Amaçlanana ise İslâm’dan uzak, yabancı düşünce ve eğilimler aşılayarak ümmetin ve Müslüman ailenin bütünlüğünü bozmaya çalışmak, kadın-erkek ilişkilerini haram ve mekruh ilişkiler hâline dönüştürmektir. Bu dizilerin yapımcıları, örneğin terörizm gibi Batı’nın ve egemen iktidarların bakış açısıyla değerlendirilen temaları ele almakta, Batılı yaşam tarzını ideal model olarak sunmaya çalışmakta, helal-haram sınırı tanımayan şaşalı ve lüks bir yaşamı özendirmekte, izleyicilerin, özellikle gençlerin ilgisini çekmek için yapımlarını çekici kostümler ve müziklerle etkileyici hâle getirmekte, insani hisleri ve duyguları acımasızca aşındırmaktadır.

İşte bu yüzden, medyaya ve özellikle dizi, film ve TV programlarına karşı son derece dikkatli ve uyanık olunmalı, bunların saçtığı tehlikeyi dikkate almalı, çevremizi uyarmalı, Müslümanların evlatlarını bir an olsun yalnız bırakmamalı ve etkilerinden mümkün olduğunca korumaya çalışmalıyız.

TV yapımlarının yanı sıra elektronik iletişim araçları da evleri yıkarken, fertlerinin arasını da açmaktadır! Teknolojinin ilerlemesiyle evlerimize giren ikinci tehlike ise hiç kuşkusuz elektronik iletişim araçlarıdır.

Elektronik iletişim araçlarının mesafeleri kısalttığı günümüzde evlilik problemlerinin ve boşanmanın hızının da arttırdığını görmekteyiz. Yabancıları ve arkadaşları uzak yakın demeden dünyanın neresinde olursa olsun bir araya getirebilmesine rağmen, bir tek ailenin fertlerini birbirinden ayırmış ve ailenin parçalanmasında yardımcı olmuştur. Bu ise gerçekten ilginç bir paradokstur!

Peki, elektronik iletişimin konumları nimetten belaya nasıl dönüşmüştür?

Bu araçlar, davranışlarda ve insanlar arasındaki ilişkilerin tavırlarında değişiklikler yapmıştır.  Bunun sonucunda çoğu insan, bu teknolojik devrimle birlikte yalnızlık, toplumdan soyutlanma, depresif bir hâlde acı çeker olmuşlardır. Halkının konuşmasıyla yaşayan evler, sanki boş kalmış gibi sessizleşmiştir. Bayram veya normal günlerde eş, dost, akraba ziyaretlerinin yerini birkaç basit mesaj ya da resim almıştır. Çocuklar ve torunlar bir araya geldiğinde nine ve dedelerin evlerinden gürültülerin çıktığı bir zamanda canlılık, etkinlik ve insanlık devam etmiştir. Şimdi ise onlardan her biri elinde telefonu ile gelip birbirlerine selam verdikten sonra adeta aklı ve ruhu başka yerde iken bedeni ile ailenin yanında yaşamak için evin bir köşesini almaktadır!

İletişim sitelerinin çoğalıp yayılmasıyla evler duvarsız hâle gelmiş ve mahremiyet bireylerin ve ailelerin hayatlarından çıkarılmıştır. Evlerin birçok sırrı herkes için açık hâle gelmiştir. Özel hayatların ayrıntıları yayılmıştır. Bu ise birçok evlilik sorunlarına ve boşanmalara sebep olmuştur. Aynı şekilde toplumda da insanlar arasında kıskançlık, haset ve çekişmelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Araştırmalara ve raporlara göre Facebook ve WhatsApp ve benzer sosyal medya araçları küresel boşanma oranlarındaki artıştan birinci derecede sorumludur. Bütün bu istatistikleri sunamayız ancak sorunun büyüklüğünü gösteren ve alarm veren bazı rakamları ele alalım.

Örneğin istatistikler, Türkiye’de son 10 yılda boşanmaların artış gösterdiğini gözler önüne sererken TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, 2011’de boşanan çift sayısı 120 bin 117 kişiyken, 2012’de 123 bin 325, 2013’te 125 bin 305 kişiye ulaştı.

Yine Filistin’de şer’î mahkemelerin açıklamalarına göre boşanma/ayrılma davalarının yarısı nişanlılar arasında düğün öncesinde gerçekleşmektedir. Uzmanlar ise bunun birincil sebebinin elektronik iletişim araçları olduğunu söylemektedirler. 2016’da açıklanan araştırma sonuçlarına göre son üç senede Ürdün’de dikkat çekici bir seviyede boşanma sayısı artmıştır. Her sene bir önceki seneden yaklaşık 1000 boşanma davası artarak katlanmaya devam etmektedir.

Sosyal medyada ile ilgili raporlarda iletişimin yaygınlığıyla aldatmaların ve eşlerin evliliklerindeki beklentilerini elde edemediklerinde daha kolay aldatır oldukları vurgulanmaktadır. Uzmanlara göre sosyal medya vasıtası ile evlilik nasıl normal bir süreç ise boşanma da aynı şekilde normal olarak görülür olmaktadır.

Yine araştırmalara göre Birleşik Arap Emirliği’ndeki boşanmaların yarısının elektronik iletişim siteleri sebepli olduğuna işaret edilmektedir. Birleşik Arap Emirliği’ndeki Aile Rehberliği Bölümü, evlilik sorunlarının 2015’te 5000 dava ile arttığını ve bunların %60’ının elektronik iletişim ve sosyal medya kaynaklı olduğunu ve bu davaların 1000 tanesinin boşanma ile neticelendiğini değerlendirmektedir.

Bu araştırmalar ve korkunç rakamlar bizlere, sosyal medyanın ve akıllı telefonlardaki uygulamaların hayatını ele geçirmeye kendi elleriyle izin veren kimse için ailevi uyuşmazlıkların uyanmasına ittiğini göstermektedir. Çok vakit geçirilmesi sonucu ehlini ihmal etmesi ve onlara karşı sorumluluklarını ihmal etmesi, ebeveynin çocuklarıyla geçirdiği vakit kadar hatta daha fazla vakti bu uygulamalarda geçirecek kadar bağımlı olması veya çiftin birbiri ile geçirdikleri vakitten fazla olması, iki düzeyde de mahvedici bir durumdur. Bu bağımlılık sonucu ebeveynin çocuklarının sorunlarıyla ilgilenecek vakitlerinin olmaması, çocuklarını terbiye etmeleri, onları ve sorunlarını dinleyerek onlara gerekli olan sevgi ve şefkati göstermek yerine sosyal medyada dolaşmaları ise aile içerisinde aile fertleri arasında adeta aralarına mesafe koydukları bir dönüm noktasına sebep olmaktadır. Ayrıca çocuklar uzun saatler boyunca bu sitelerde dolaşmaları sonucu yabancı kültür ve yanlış kavramlar öğrenmekteler ve babaları bundan habersiz olmaktadır.

Eşler düzeyinde ise bu bağımlılık, eşler arasında ihmal ve iletişim kopukluğuna, iki eşten her birisinin diğerine karşı sorumluluklarını yerine getirmemesine sebep olmaktadır. Bazen bu siteler eşlerin birisinin, aralarındaki bazı sorunlar nedeniyle diğeri ile birlikte vakit geçirmekten kaçmak için, bir kaçış yeri olarak görülmektedir ki bu da uçurumun genişlemesine ve sorunların dallanıp budaklanmasına neden olmaktadır.

Bir diğer açıdan ise bu siteler ve uygulamalar Allah korkusu ve takva kaybolduğunda kadınlar ve erkekler arasında kolaylıkla resim, mesaj alışverişine imkân sağlamaktadır. Bu ise boşanma davalarının en büyük nedeni olan aldatma oranlarının artmasına yol açmıştır. Bunu, internet üzerinden yayılan “medeni sadakatsizlik/aldatma” nedeniyle boşanma davalarıyla dolu mahkemelerin kayıtları teyit etmektedir.

Kolay erişebilirlik, başarılı evlilik ilişkilerinin üzerine kurulu olduğu en önemli esas olan, bazı eşler arasındaki karşılıklı güveni yok etmiştir. Bunun sonucunda ise onlardan bazısı eşinden şüphe eder hâlde yaşamaya başlamış hatta bu sitelerde eşine gelen bütün mesajları ve eşinin gönderdiği mesajları takip etmeye başlamıştır.

Bu konu hakkındaki söz uzun ve değişik konuları içermektedir. Fakat sözlerimizi toparlayacak olursak; sosyal medya ve elektronik haberleşme gerçek ve gerçek olmayan/sanal olan iki âlem arasında evlilikler ortaya çıkartmıştır. Aile içi ilişkilerde boşluk ve iletişim kopukluklarına, aile fertleri arasında soğumaya sebep olmuştur. Aynı şekilde her ne kadar bedenlerin birlikte yaşamasına rağmen herkesin telefonuna gömülmesi ve yanında kimin oturduğunu bile fark etmemesi sonucu aile fertleri arasındaki sıcaklık ve muhabbet kaybolmuştur. Hatta insanlar “iletişim ağları iletişimi bitirdi” demeye başlamışlardır. Bu ikiliğin sonucu olarak sanal ilişkiler uğruna gerçek ilişkiler azalmıştır. Sanal arkadaşlık ve ilişkiler artmıştır. Aynı şekilde bir tek aile fertleri arasında hatta genel olarak toplum fertleri arasında nifak ve sahte duygular baskın hâle gelmiştir.

Öyleyse kıymetli kardeşlerim! İnterneti ve Sosyal medyayı, evleri yıkıp fertlerini ayıran bir lanet olarak değil de insanları birbiriyle buluşturan ve yakınlaştıran bir nimet olarak kullanalım. TV yapımlarından da eğitici olmaları dışında uzak duralım ve ehlimizi de onlardan koruyalım.

Kendinizi ve ailenizi bozguncu ve zehirli her şeye karşı muhafaza etmek için tüm gücünüzü harcayın lütfen ve Allahu Teâlâ’nın şu kavlini daima göz önünde bulundurun:

 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَّا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ 

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”[2]



[1] Rum Suresi 21

[2] Tahrim Suresi 6


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz