Takva sahiplerinin diğer sıfatları; öfkelerine
hâkim olurlar ve insanları af ederler.
Müslüman öfkelenince öfkesine hâkim olur, ortaya patlatmaz. Kendini tutup
zapt eder ve sinirini bastırır. Kendisine kötülük yapanları affeder. Rasulullah
SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
“Kuvvetli olan sinirli olan değildir, kuvvetli
olan kızdığında kendini tutan kimsedir.”[1] Nitekim insan sinirli olursa pek doğru şekilde düşünmez, fevri
hareketlerde bulunur ve yanlış kararlar alır. Duygusallık ona galip gelir ve
böylece zayıf bir kimse olur. İnsanları idare edemez ve sorunları çözemez,
belki onları daha fazla kompleksleştirir. Liderlerin sıfatlarından en önemlisi
öfkesine hâkim olmak, kızdığında kendini tutmaktır ve kendi şahsına dokunanları
affetmektir. Ahnef bin Kays adlı bir zat Irak valisiydi. Hilm sahibiydi yani
öfkesine hâkim oluyordu. Kızdığında kendini tutabiliyordu. Amcası olan Harise
bin Kudame Essedi’nin Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem'e şöyle dediğini rivayet etti: “Bana
kısa bir söz söyle ki onu hep aklımda tutayım? Rasulullah ona şunu dedi: Kızma
(öfkelenme) ve bunu defalarca tekrarladı.”[2] Bu nedenle Ahnef bin Kays pek akıllı bir vali idi. Irak halkını güzel
şekilde idare edebildi ve kalplerini kazanabildi. Sonra oraya Haccac adlı bir
vali tayin edildi, orayı vurmakla, kırmakla ve kan dökerek yönetti. Yine de Ahnef
bin Kays’ın amcası olan Essedi Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem’in şu dediğini rivayet etti: “Kızgınlık şeytandandır, şeytan ateşten
yaratıldı, ateşi söndüren ancak sudur, öyleyse kim sizden kızarsa abdest alsın.”[3] Burada Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem hem kızgınlığı kötüledi hem de şeytandan olduğunu gösterdi
ve de onu söndürenin namazın şartı olan abdest olduğunu gösterdi. Sanki ondan
sonra Müslüman'ı namaz kılmaya teşvik etti, böylece tamamen öfke gider. Nitekim
üçüncü raşidi halife Hz. Osman RadiyAllahu
Anh Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve
Sellem’in şunu dediğini rivayet etti:
“Benim abdest aldığım
gibi kim abdest alırsa ve kendi nefsinde başka şeyi düşünmeden iki rekât namaz
kılarsa Allah geçmiş günahlarını siler.”[4] Ama Müslüman başkalarından korkarak değil sadece Allah için kızgınlığını
bastırır. İbni Ömer Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem’in şunu dediğini rivayet etti:
“Bir kul Allah’ın rızası için kızgınlığı yutarsa
ondan daha sevaplı hiç bir yutma yoktur.”[5] Bunun manası şahsi hususlarda bir kimse seni kızdırırsa kızgınlığını
yutarsan ve tepki göstermeden içine sindirirsen en lezzetli ve sevaplı yemekten
daha üstündür.
Müslüman ancak İslâm'a saldırılırsa ve şeriata ihanet yapılırsa veyahut Allah’ın hududu geçilirse veyahut Müslümanlara veya ırzlarına tecavüz edilirse kızar ve kızmalıdır. Allahu Teâlâ Şura Suresi 37. ayette müminlerin sıfatlarını sayarken şöyle buyurdu: “Kızarlarsa af ederler” fakat 39. ayette şöyle buyurdu: “Kendilerine bir zulüm veya haksızca saldırıya uğradıkları zaman birbirine yardım ederek sahip çıkarlar”. Nisa Suresi’nde 148. ayette şöyle buyurdu:
“Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez, ancak zulmedilen hariç. Allah işiten ve bilendir.” Zulme uğrayan kimse feryat edip zalimin kötülüğünü açıkça söyler, ona karşı çıkar, ona da beddua edebilir, Allah onun duasını işitir ve ona icabet eder. Nitekim Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“Mazlum (zulme uğrayan) kimsenin duası
(bedduası)'ndan sakın, onun ile Allah arasında perde yoktur.”[6] Bunun manası Allah Celle Celâlehû
mazlum kimsenin duasını hemen kabul eder ve zalimden intikam alır.
Bu nedenle Müslümanlar kendilerinden herhangi birisi zulme uğrarsa ona
sahip çıkıp yardım eder ve zalime karşı çıkarlar. Burada kızgınlık haktır.
Müslümanları zulümden kurtarmak için cihad farz kılındı.[7] En
büyük zulüm ise şirktir.[8] Kâfirler
zalimlerin ta kendileridir.[9] Bu
nedenle Allah müşriklere ve kâfirlere karşı Müslümanların savaşmalarını
emretti. Ayrıca; “Allahın indirdikleriyle hükmetmeyenler zalimlerin ta
kendileridir.”[10]
Bu nedenle Rasulullah SallAllahu Aleyhi
ve Sellem zalimlere karşı mücadele etmeyi ve hak sözü söylemeyi en üstün
cihad olarak saydı.[11] Bunu
yaparken zalim tarafından kim öldürülürse şehitlerin efendisi olarak zikretti.[12] Hz
Ayşe RadiyAllahu Anhâ şöyle dedi: “Rasululah (sav) nefsi
için hiç intikam almadı, fakat Allah’ın haram kıldığı şeylere tecavüz edilince
Allah için intikam alır.”[13]
Buna göre öfkelere hâkim olmanın yerlerini ve ne zaman öfkelenme ve
kızmanın hak ve gerekli olduğunu bilmek gerekir. Yukarıda açıkladığımız gibi
hareket edilmelidir. Nitekim Allah’ın dinine saldırı varsa veya şeriat
uygulanmadığı halde ve küfür uygulanırken susup kızmamak haramdır. Münker
işlenirken ve kanunlar herkese hürriyet verirken kızmamak haramdır. Müslümanlara
veya ırzlarına veyahut topraklarına düşmanlar saldırırken kızmamak ve
Müslümanlara yardım etmemek haramdır.
İnsanları affetme meselesi ise; insan kendi şahsıyla veya hakkıyla ilgili
affeder. Bir kimse seni incitirse, seninle alay ederse, söverse, malını veya
hakkını çiğnerse affedebilirsin. Fakat Allah’ın hakkıyla ilgili affedilmez.
Allah’ın veya dinin hakları hususunda affedilmez ve müsamaha gösterilmez. Rasulullah
SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
“İnsanlar La ilahe
illahe illaAllah, Muhammed Rasulullah deyinceye, namaz kılıncaya ve zekât
verinceye kadar onlarla savaşmayla emrolundum. Eğer bunu söylerlerse benden
kanları ve mallarını korumuş olurlar. Ancak İslâm hakkıyla alırım, onların
hesabını Allah’a havale ederim.”[14]
İşte İslâm'ın haklarını savunmak ve korumak için mücadele etmek farzdır.
Bu hususta af ve susmak da yoktur.
Şu var ki bir kimsenin gizlice bir kötülük yaptığını görürsen veya
duyarsan onu örteceksin ve bu kişiye nasihat edeceksin. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
“Kim dünyada bir
Müslüman'ın ayıbını örterse Allah hem dünyada hem de ahrette onun ayıbını örter.”[15] Ama açıkça hiç bir kimseden çekinmeden günah işlerse veya günahı
işlediğinde hiç bir şeye aldırış etmezse veyahut da günahı işlediğinden dolayı
övünürse o kişiye fasık ve facir denilir, onun gıybeti de haram değildir. Ona
kızmak gerekir, ona karşı çıkmak gerekir. Eğer insanları hep aldatıyorsa ve
kandırıyorsa onu diğer insanlara bildirmek gerekir ki; onun şerrinden
korunsunlar. Bu tip insanlar af edilmez, zira onlar davranışlarını hiç utanmadan
sergiliyorlar.
Ayetin sonunda takvalı kimselerin ihsan sahipleri olduklarına işaret
edildi. Çünkü Allah kendisinin ihsan sahiplerini sevdiğini açıkladı. İhsan
sahibinin manası güzellik yapan kimselerdir. Eğer Müslüman bollukta ve darlıkta
(Allah uğrunda) harcarsa, gerekli yerlerde öfkelerine hâkim olursa ve insanları
af ederse bu Müslüman güzellik yapmış olur. Allah için kızarsa ve mücadele
ederse ihsan sahibi de olur.
Takvalı veya ihsan sahibi olanlar kötülük yaparlarsa veya kendilerine
zulmederlerse Allah’ı hatırlayıp günahları için mağfiret dilerler, yaptıkları
günahlar üzerinde bile bile ısrarlı kalmazlarsa Allah da onları affeder ve
bağışlar. Daha doğrusu onların ödülü, Rableri tarafından mağfiret ve
altlarından ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebedi olarak kalacaklar. Bu
nedenle Müslüman bir günah işlerse hem Allah’tan mağfiret dileyecek ve hemen
tövbe etmeye yönelecektir. Zira Allah'ın affedeceğine inanmalı ve güvenmelidir,
Allah'ın rahmetinden ümitsiz olunmaz. Hep mağfiret dilemeli ve salih amel yapılmalıdır.
Buna göre tövbenin şartları şöyledir: Allahtan mağfiret dilemek, o günahtan
vazgeçmek, günah işlemek üzerine ısrarlı kalmamak, pişmanlık duymak,
diğerlerinin haklarını yemişse onlara geri vermek veya onların helal etmelerini
temin etmektir. Ek olarak bol salih amel yapmaktır. Böyle hareket edenlerin
ödülü Cennet’tir. Ondan daha güzel ödül var mıdır?
Şu ayetlerden mü’minlerin üç sınıf oldukları da anlaşılabilir;
Birinci sınıf, takvalı ve ihsan
sahibi olanlardır, Allah onları sever. Bunlar pek günah işlemezler veya büyük
günah işlemekten kaçınırlar, onlar Cennet’e girmek için koşarlar.
İkinci sınıf, günah veya zulüm yaptıkları zaman tövbe eden Müslümanlardır.
Hemen pişmanlık duyarlar, işledikleri günah üzerine ısrarlı kalmazlar, Allah’a
dönüp ondan mağfiret dilerler. Bunlar da Cennet’i kazanırlar.
Üçüncü sınıf ise İslâm’a inandıklarını söyleyerek ve iki şahadeti
getirerek veyahut Müslüman’ım diyerek hep günah işlemeye ve zulüm yapmaya devam
eder ve bu hal üzerinde ölürse Cehennemlik olur, fakat ebediyen orada
kalmazlar. Ama onlara şunu hatırlatıyoruz, hiç Allah’ın rahmetinden ümitsiz
olmasınlar, ölüm kendilerine gelmeden önce tövbe etmeye çalışsınlar. Zira Allah
Celle Celâlehû şöyle buyurdu:
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا
تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا
إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ
مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
وَاتَّبِعُوا
أَحْسَنَ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ
العَذَابُ بَغْتَةً وَأَنتُمْ لَاتَشْعُرُونَ
“Deki; ey günah işlemede
aşırı gidenler: Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün
günahları affedendir. O mağfiret ve rahmet sahibidir. Azab size gelmeden önce Rabbinize
yönelin ve ona teslim olun. Yoksa hiç yardım göremezsiniz. Azab size farkında olmadığınız
bir anda ansızın gelmeden önce Rbbinizden indirilenin en güzeline uyun.”[16]
Özellikle yöneticilere bunu hatırlatıyoruz, Allah’ın
indirdiği kitaba dönün ve onu uygulayın ve cahiliye hükmünden vazgeçin. Zira en
güzel hüküm oradadır.[17] Cahiliye
hükmü çirkindir. Beşeri kanun koyucu haline getirir. Buna demokrasi, laiklik ve
medeni kanun denilir. Bundan vazgeçsinler ve tövbe edip Allah’ın hükmüne
dönsünler. Zira ahrette hiç bir yardımcı bulamayacaklar. Amerika, Avrupa ve de
Rusya orada yardımcı olamayacak.
Biz bunu kendilerine söylerken bizimle alay etmesinler, yoksa Kıyamet Günü’nde bu ayet-i kerimenin devamında geçtiği gibi şöyle diyecekler:
“Bu kimse diyecek ki, Allah hakkında ifrat yaptığım, çok günah işlediğimden dolayı bana yazıklar olsun, hem de (müminlerle ve Allah’ın ayetleriyle) alay edenlerden idim.”[18]
[1]
Buhari, Muslim
[2]
İbni Hanbel
[3]
Ebu Davud
[4]
Buhari, Muslim
[5]
İbni Cerir, İbni Mace
[6]
Buhari, Muslim
[7]
Nisa Suresi 75
[8]
Lokman Suresi 13
[9]
Bakara Suresi 254
[10]
Maide Suresi 45
[11]
Buhari
[12]
Hakim
[13]
Malik
[14]
Buhari, Muslim
[15]
Muslim
[16]
Zumer Suresi 53-55
[17]
Maide Suresi 50
[18]
Zumer Suresi 56
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış