Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
لَا حَسَدَ إِلَّا فِي اثْنَتَيْنِ: رَجُلٌ
آتَاهُ اللَّهُ مَالًا، فَسَلَّطَهُ عَلَى هَلَكَتِهِ فِي الْحَقِّ، وَرَجُلٌ
آتَاهُ اللَّهُ حِكْمَةً، فَهُوَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُهَا
“Yalnız şu iki
kimseye gıpta edilmelidir; biri, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda
harcayıp tüketen kimse, diğeri, Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince
hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.”[1]
Enes RadiyAllahu anh’dan
Rasulullah’ın şöyle söylediği rivayet olunur:
“Allahım! Beni,
beni öğrettiğinle faydalandır! Bana faydalı olanı öğret!”[2]
Müslümanlar, İslâm'ın
bilgiye ve bu bilgiyi başkalarına öğreten kişiye yüksek statü vermesinin
önemini anlamışlardır. Elhamdulillah, bu anlayış ümmette çok canlı. Medreselerde,
İslâmi okullarda ve ümmetin fertleri tarafından kurulan kurumlarda çalışan
birçok öğretmeni gözlemlediğimizde, pek çok Müslüman’ın bu asil görevi yerine
getirmek ve ilk hadiste anlatılan kişilerden olmak istediğini görüyoruz.
İkinci hadis ile
ilgili olarak, belirtmek istediğim nokta وَارْزُقْنِي عِلْمًا تَنْفَعُنِي بِهِ“ve bana faydalı olanı ver.” sözleridir. Bu
hadis bize, ilmin amel ile bağlantılı olduğunu ve ilmin amacının eylemlerimizi
etkilemek olduğunu söylüyor. Başka bir deyişle İslâm'da ilim, onu günlük yaşamımıza uygulamamızı mümkün kılacak
şekilde alınır.
Konumuza dönecek
olursak, çoğumuz, İslâmi eğitim alan gençlerimizin bilgiyi “günlük
hayatlarında” tatbik etmelerinin mümkün olup olmadığı konusunda endişeler
duyuyoruz. Bu konuya iki açıdan bakmalıyız; birincisi günlük yaşantılarının
gerçekliği ve ikincisi, onları nasıl eğittiğimiz.
Her şeyden önce
onların “günlük yaşamları”
ebeveynlerimizin veya onların ebeveynlerinin günlük yaşantılarına benzemez.
Günlük yaşamları, bizlerin büyüdüğü zamanlardaki gibi de değildir.
Gençliğimizin bugün karşı karşıya kaldığı baskı ve etkiler, dinlerine olan
bağlılıklarına çok ciddi zararlara sebep olma potansiyeline sahiptir. Dünyanın
neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, bozulmuş fikir ve İslâm karşıtı propagandaların
her yönden gençlerin etrafını sardığını ve çoğunlukla bu olumsuzlukların
internet üzerinden sadece bir düğme kadar uzak olduğunu anlamamız gerekir. Bu büyük
bir tehlike oluşturmakta ve verdiğimiz İslâmi eğitimin gençliğimizin karşı
karşıya kaldığı sorunları çözdüğünden emin değilsek, gençlerimizde dinleriyle
ilgili şüpheye neden olabilir.
Bu yüzden İslâm
eğitimini verme yöntemimizin çocuklarımızda istediğimiz sonuçları elde etmek
için yeterli olup-olmadığını düşünmemiz gerekiyor. İslâmi okullarda, medreselerde
ve kurumlarda kullanılan mevcut yöntemlere baktığımızda kendimize şu soruları
sormamız lazım:
Çocuklarımıza
sadece namazın nasıl kılınacağını, abdestin nasıl alınacağını, Kur’an'ın nasıl
okunacağını ve İslâm’ın birkaç ibadetini, ahlakını ve kurallarını öğretmek
yeterli midir? Karşılaştıkları muazzam İslâm karşıtı söylemlere ve diğer ifsat
edici fikirlere karşı koyup onları çürütebilmeleri için bu yeterli midir?
İslâm'ı, diğer okul
dersleri ile birlikte öğretme şeklini muhafaza etmeli miyiz? Dini yaşamın her alanında
bireyler, topluluklar ve devlet düzeyinde yüz yüze kaldığımız her problem için
uygulamanın gereğini oluşturmaktan ziyade, İslâmi bilgileri basitçe iletmeli
böylece İslâm ile günlük yaşam arasında onun modern dünya ile alakasız olduğunu
görmek için bağlantı kurulmasını mı sağlamalıyız?
Hükümetlerin, modernleşme ve aşırılığa karşı koyma iddiasıyla İslâm'ın
öğretilerini seküler hâle getirmek için İslâmi kurumlara yaptığı baskıları
kabul mü etmeliyiz?
Yukarıdaki tüm
sorulara verilen yanıtlar mutlaka şöyle olmalıdır: “kesinlikle HAYIR!”
Kardeşler, eğer
yukarıdaki soruların cevabının “Hayır” olduğu konusunda anlaşabilirsek, bir
sonraki adım İslâmi eğitimin amacının ne olması gerektiği konusunda derin
düşünmek olacaktır.
İslâmi eğitim,
sadece İslâm ahlakı hakkında bilgi vermek ve birkaç İslâmi değer kazandırmak
için değil, düşünce ve davranışta İslâm şahsiyeti oluşturmak ve karşılaştıkları
zorluk ne olursa olsun, İslâm’ı günlük yaşantının her yerinde uygulamak için
gerekli tüm araçları kullanan güçlü bireyler oluşturmak için tasarlanmıştır. Bu
ise gencin, İslâm'ı; gerici, baskıcı, medeniyetsiz, sefalet ve huzursuzluğa
sebep olan bir yolmuş gibi sunan İslâm karşıtı söylemler ile sürekli olarak
saldırı altına olduğu zamanlarda bile, güçlü kalabileceğini ve İslâm’dan gurur
duyabileceği anlamına geliyor. Öte yandan gençliğimizin, Batılı liberal
değerlerin adil ve uygar olduğu söylemine inanmamalarını ve mutluluk, refah ve
başarı yolu olmadıklarını ve böylece laik değerler hakkındaki aldatıcı yorumların
görülebilmesini ve anlaşılmasını sağlayacaktır.
Amacımız şu ayeti
içselleştiren gençlik üretmektir:
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ
تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ
“Siz, insanların iyiliği için
ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve
Allah'a inanırsınız.”[3]
Doğru İslâmi eğitim ile bu ayet, çevrelerindeki dünyaya bakışlarını öyle
bir değiştirecektir ki, yalnızca İslâmi nitelikleri değil, düşünce, davranış ve
arzularını gözlemlediğimizde bunların komple değiştiğine tanık olacağız. Bu
nedenle, İslâmi eğitimle biz; İslâm’a sarılan, İslâm'ı savunan, İslâm'ı dünyaya
taşıyan ve Hilâfet’in kurulması yoluyla onun kapsamlı bir şekilde uygulanması
için çalışan Müslüman gençleri inşa etmeye çalışmalıyız. İnsanlığın karşı
karşıya kaldığı tüm sorunları anlayan, ümmetleri ve insanlığı zulümden
kurtarmak ve İslâm dini aracılığıyla onlara iyilik ve adalet getirmek konusunda
büyük bir sorumluluk duyan bir gençlik yetiştirmeliyiz.
Kardeşlerim, şimdi sizlere gençlerimizi eğitirken, yukarıdaki amaca
ulaşmak için ele alınması gereken altı önemli kavramı sunmak istiyorum.
1-Eleştirebilme
düşüncesini geliştirme
İlk iş eleştirebilme düşüncesinin inşasıdır. Eleştirel düşünme, çevremizdeki
dünyayı inceleme yeteneğidir ve derin çalışma ve açık deliller bununla ilgili
doğru kararlar vermeyi sağlar. Kur’an, defalarca, müminleri, doğru
düşünmelerini sağlamak için konular hakkında derin düşünmeye yönlendirir. Bu,
Allah'ın varlığının ve İslâm'ın hakikati hakkındaki deliller üzerine düşünmeyi
içerir. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle
buyuruyor:
وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا
أَنزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاء مِن رِّزْقٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ
مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
“Gece ile gündüzün ard arda
gelip-değişmesinde, Allah'ın gökten bir rızık indirip de yeryüzünü ölümünden
sonra onunla diriltmesinde ve rüzgârları (belli bir düzen içinde)
çevirip-yöneltmesinde aklını kullanabilen bir kavim-topluluk için ayetler
vardır.”[4]
Gençlerimiz içinde
eleştirel düşünceyi inşa etmemiz öylesine önemli ki böylece onlar çevrelerindeki
tüm bilgileri anlamlı hâle getirebilecek ve gerçeği yalanlardan ayırt
edebileceklerdir. Bu düşünce tarzı, gençliğimizin çevrelerindeki her şeyi
derinlemesine sorgulaması ve düşünmesi için sürekli olarak teşvik ettiğimizde
gelişecektir. Onlara sunulan fikirler, iddialar ve bakış açıları üzerinde
düşünülmeliler. Daha sonra bu fikirlerin, iddiaların ve görüşlerin dayandığı
kanıtların sağlamlığını dikkatli bir şekilde inceleyerek bunları kabul veya
reddetmeye karar vermelidirler. Dahası, çocuğun yaşına ve anlayış düzeyine
bağlı olarak farklı açılarla argümanlar onlara sunulmalı ve daha sonra konunun
doğruluğuna ulaşmak için her birinin kendi açısından değeri gösterilmelidir. Bu
düşünce tarzı gençlerin sadece kendilerine güvenmeleri noktasında yardımcı
olmaz, aynı zamanda İslâm'ı savunmalarını sağlar. Mesela, İslâm'ın, kadınları
ezdiği baskılar yaptığı varsayılan iftiralar karşısında, İslâm'ın koyduğu,
kadınların nesneleştirilmesini ve sömürülmesini yasaklayan asil kurallarının da
farkında olacaklardır. Kadınlara hiçbir şekilde koruma sağlamayan ve mümkün
olan her şekilde onu kullanma yolunu açanın, liberal yaşam biçimi olduğunun
farkında olacaklardır. Genç Müslümanlarda eleştirel düşünme biçimini
geliştirmek, İslâmi düşünce ve görüşlerde kanaat oluşturma ve İslâmi tavır ile
birlikte İslâmi şahsiyeti şekillendiren İslâmi zihniyetin oluşturulmasında
önemli bir adımdır.
2-Allah'ın varlığı
ve Kur’an'ın Gerçeği Üzerine Kanaat Oluşturmak
İkinci olarak, gençliğimizde mutlak bir inançla, Allah'ın varlığı ve Kur’an'ın
O’nun sözü olduğu gerçeğini ortaya koyarak, İslâm'ın hakikati hakkında şüphe
duyulmamasını sağlamaktır. Gerçekten de, Allah'ın bize söylediği gibi, her
inanan için bu bir zorunluluktur:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا
بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا
“Mü’minler ancak onlardır ki, Allah’a ve
O’nun Rasulü’ne iman ettiler. Sonra da şüpheye düşmediler…”[5]
Laikliğin egemen olduğu
günümüz dünyasında din birçokları için alay konusu olmuştur. Müslüman
çocuklarımızın bu kirli tuzağa düşmelerini önlememiz gerekir. Çocuklarımız İslâm'ı
kınamak için yapılan saldırılara karşı koyabilmeli ve bunu korkmadan yapmalı ve
dinlerinde sağlam durmalılar. Çocuklarımıza bir Allah’ın varlığını ve Kur’an’ın
O’nun sözü olduğunu ortaya koyan somut akli kanıtları %100 kesinlikle
sağlamamız gerekiyor. Müslüman gençlerde İslâmi akidenin gerçeğini mutlak bir
inançla kurarak, İslâm'ı; ebeveynlerinden miras kalan bir şeyden, aklıyla ikna
olan, yaşamla ilgili doğru cevaplara sahip olan ve böylece tüm düşüncelerini ve
eylemlerini tanımlayan olarak öğretmiş oluruz.
İnanç konusunda
kesinlik kazanacak şekilde eğitim verdiğimizde, Allah’ın izniyle İslâm'ın diğer
tüm kavramlarının alınması ve içselleştirilmesi sağlanacaktır. Cennet ve cehennem
inancı, hayatın gerçek amacı ve her eylem için Allah Azze ve Celle’ye hesap verileceğini, rızık ve ecel (rızkın
tayini ve yaşam süresini belirleyenin sadece Allah Subhanehû ve Teâlâ olduğu) ve diğer konular zihinlerinde açık
gerçekler hâline gelecektir. Fakat İslâmi kavramların, düşüncelerini,
duygularını ve eylemlerini şekillendirecek bir şekilde verildiğinden emin
olmamız gerekir. Böylece İslâm, yaşamındaki tüm konuları yargılamak için mikyas
hâline gelir. Amaç, İslâmi inancından emin olan ve düşünce ve davranışları
yalnızca İslâm'a dayanan İslâmi şahsiyete sahip Müslüman gençlik oluşturmaktır.
3-Cennet için Özlem Duymalarını Sağlamak
Üçüncü olarak,
Müslüman çocuklarımızın cennet için özlem duyması ve bu dünyanın geçiciliğinin
farkındalığının oluşması, aynı zamanda ahiret ile karşılaştırıldığında bu
hayatın zevklerinin ne kadar az olduğunun anlaşılmasını sağlamaktır. Rasulullah
SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
مَا الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا كَمَثَلِ
مَا يَجْعَلُ أَحَدُكُمْ إِصْبَعَهُ فِي الْيَمِّ ، فَلْيَنْظُرْ بِمَ تَرْجِعُ
“Ahiretin yanında dünyanın durumu, sizden
birinin parmağını denize daldırıp çıkarması gibidir. Parmağı (denizden) ne
çıkardıysa (ahiretin yanında) dünya işte odur.”[6]
Başarı ve
mutluluğun materyalizmle bağlantılı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu ise ne
kadar fazla mülk sahibi olursak, o kadar mutluluk duyacağız demektir.
Gençlerimiz bu ifadeden mesajın ötesini görebilmelidir. Kur’an ve Sünnet’te bol
miktarda deliller ile cennetin şahane lezzetlerini anlatarak gençleri İslâmi
yükümlülükleri yerine getirmek için motive etmeye ve sarsılmadan yasaklarından
uzak durmalarını sağlamalıyız. Bu, özellikle İslâmi bazı eylemlerin zor
olduğunu gördüklerinde ya da hepimizde olduğu gibi onlara bağlı kalmakta
sıkıntılar yaşandığında önemlidir. Onları, yüreklerinin isteyebileceği,
akıllarının hayal edebileceği her şeyin ve daha fazlasının ahirette verileceğinden
haberdar etmemiz lazım! Bu kavramı öğretirken, gençliğimizin dinlerine zarar
verebilecek bu hayatın çekiciliğine teslim olmaması gerektiği düşüncesini
Allah’ın izniyle onlarda sağlamış olacağız. Bu İslâm’ın kurallarına uymalarında,
karşılaşabilecekleri zorluk ve baskılara karşı dayanmalarında ve İslâmi yükümlülüklerinde
sadık kalmalarında onlara yardımcı olacaktır.
4-İslâm'ı bir Din olarak Anlamak ve Onun Kültür ve
Tarihinin Ehemmiyetini Anlamak
Dördüncü olarak,
gençliğimizde, hayatın her alanında -ruhsal, ahlaki, sosyal, politik, hukuk,
eğitimsel, ekonomi ve daha fazlası- günümüzdeki temel sorunlara ilkeler,
yasalar ve çözümlerle kapsamlı bir din anlayışı inşa etmektir. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyurdu:
مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ
“Biz Kitap’ta
hiçbir şeyi eksik bırakmadık…”[7]
Gençlerimiz yoksulluk, adaletsizlik, siyasi yolsuzluk, ırkçılık, işgal,
soykırım, azınlıklara karşı zulüm, kadınlara şiddet, suç, mülteci krizi gibi
bugün insanlığın yüz yüze kaldığı birçok sorun hakkında İslâmi çözümleri
öğrenerek onların bu fikri gözlerinin önünde canlandırabilmelidir. Geçmişte Hilâfet'in,
İslâm yönetimi altında nasıl bu gibi sorunları çözdüğünü anlayarak, büyük İslâm
tarihinden gurur duyabilmelerine ihtiyacımız var. Seküler dünyada, İslâm yok
edilmesi gereken bir şey olarak gösteriliyor. Bugünkü dünyada her zamankinden
daha fazla dine ihtiyaç olduğu için gençliğimizi dine güven duymalarını
sağlayarak yetiştirmemiz hayati önem taşımakta. Bu nedenle, gençliğimize İslâm’ın
farklı nizamları hakkında ve onları mevcut sistemin sorunlarını İslâm’ın çözeceği
konusunda bilgilendirmeliyiz. Örneğin İslâm'ın, sadece ekonomik ilke ve
yasalarla yoksulluğu ortadan kaldıracak bir ekonomik sisteme sahip olduğunu
anlamalarını sağlayabiliriz. Mesela malların etkili dağılımını sağlamak; bir
devlette yatırım, iş oluşturmayı ve refahı teşvik eden düşük ve adil bir vergi
sisteminin uygulanması; kitleleri yoksullaştırırken, azınlığın elinde
zenginlikleri yoğunlaştıran değerli doğal kaynakların özelleştirilmesinin ve
faizin yasaklanması gibi hususlar onların nezdinde netleştirilmelidir. Bunun
yanı sıra, bu sistemin Hilâfet’in eski dönemlerinde uygulandığında, Kuzey
Afrika ve Irak gibi yerlerde yoksulluğu nasıl ortadan kaldırıldığını örnek vererek
gösterebiliriz.
5-Laik
Liberal Yaşam Cazibesinin Sökülüp Atılması
Beşinci nokta,
gençliğimizin gözünde laik liberal yaşam biçiminin cazibesini ortadan kaldırmak
ve onların İslâm karşıtı söylemleri görmelerini sağlamaktır. Dünyada
karşılaştığımız sorunların sebebi İslâm'ın olmadığını, liberalizm,
milliyetçilik ve demokrasi gibi değerler olduğunu ve insan yapımı kapitalist
laik sistem olduğunu gençlerimize anlatmalıyız. Sorunları incelemeliyiz ve
alkol ve uyuşturucu istismarı, kadına yönelik cinsel istismar, bencillik ve
bencillik gibi sorunların, laik yaşam biçiminin doğrudan bir sonucu olduğunu
göstermeliyiz. Terörizm kavramını yıkmamız ve bunun bozuk İslâmi ideoloji
değil, Batı müdahalesinin ve Müslüman dünyasındaki devam eden sömürge
savaşlarının sonucunda ortaya çıkan öfkenin bir sonucu olduğunu açıklamalıyız. Yine
ırkçılık mefhumunu tartışabiliriz; bunun, İslâm'ın öğretilerine yabancı bir
mefhum olan ve sevgili Peygamberimiz SallAllahu
Aleyhi ve Sellem tarafından çürümüş olarak nitelendirilen bir kavram
olduğunu açıklamalıyız.
6-Dinlerine,
Ümmetlerine ve İnsanlığa karşı Sorumluluk Duygusu Oluşturmak
Son olarak kardeşlerim, gençlerimiz arasında dinine, ümmetine ve
insanlığa karşı sorumluluk bilinci oluşturmamız gerekiyor. Gençlerimizin şu
sözlerle gelen sorumluluğunu gerçekten anlamalarını sağlamalıyız:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ
لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ
“Ey
iman edenler. Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah'a ve
Resulüne icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz
mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız.”[8]
Allah, müminleri “İnsanlığa Şahitler” olarak tanımlamıştır.
Gençliğimizin, bu kavramı, İslâm’ın insanlığın işlerini etkili ve adil bir
şekilde organize edebilen alternatif yaşam biçimi olarak sunmanın yanında;
çevrelerindeki İslâm dışı değerlerin yanlışlığını göstererek ve bununla
mücadele ederek cisimleştirmeye ihtiyacı vardır. Günümüzde Müslüman gençlerin,
dünya çapında ümmetin karşı karşıya kaldığı ezilmeye karşı koymak ve
kapitalizmin sadece kendi sorun ve ihtiyaçlarıyla ilgilenmek için doyurduğu
bireyselci yaklaşımdan uzak durmak gerektiği noktasında büyük bir sorumluluk
içinde olduklarını anlamalarına ihtiyacımız var. Dine hakaret edildiği veya
saldırıldığı zaman korumak için önemli görevlerinin olduğunu bilmelerine ve
Allah'ın sistemi olan davayı insanlığa taşıyacak, onları beşerî sistemler ve
yasalar altında yaşadıkları zulümden kurtaracak Hilâfet'i, sahip oldukları her
şeyle yeniden kurmak için çalışmalarına ihtiyacımız var. Bu nedenle amacımız, İslâm
çağrısının bu dinin en önemli yükümlülüklerinden biri olduğunun farkına varan
Müslüman gençleri oluşturmaktır. Bu, İslâm'ın yalnızca hayatlarının bir parçası
değil, yaşamlarının merkezi olacağı anlamına gelir. Tıpkı Peygamber efendimiz SallAllahu
Aleyhi ve Sellem’in Hatice RadiyAllahu Anhâ’ya söylediği gibi لا راحة بعد اليوم يا خديجة “Bugünden itibaren, rahat yok.”
Kardeşlerim, ortaya
koyduğum bu altı maddeyi İslâm eğitimi müfredatı içeriğine dahil etmek,
gençlerimizin İslâmi kimliğini inşa etmeye, korumaya ve Müslüman gençler
yetiştirmemize yardımı olacaktır. Bugün dinleriyle ilgili karşı karşıya
kaldıkları tüm büyük zorluklarla inançlı ve akıllı bir şekilde baş etmeye hazır
olacaklardır. Bununla birlikte, İslâmi okullar ve kuruluşlar inşa etmenin, bu
ümmeti eski ihtişamına geri getirmeyeceğini ve bu dini bu dünyada olması
gereken otorite konumuna getirmenin bir yolu olmadığını her zaman hatırlamak
gerekir. Toplumlarımızda ve topraklarımızda çocuklar arasında İslâmi
şahsiyetler kurmanın yolu da bu değildir. Onlar, bozuk, İslâm karşıtı
kapitalist liberal değerler ve yaşam tarzı ile yönetiliyorlar. Laik
hükümetlerin müdahaleci politik gündemlerine ve liberal medyanın yozlaşmış
fikirlerine maruz kalırken, gençlerimizdeki İslâmi kimliği korumaya çalışmak
zor bir mücadeledir ve bu mücadeleyi verirken karşı karşıya kaldığımız tüm
engel ve zorlukları da biliyoruz. Başta da değindiğim gibi gençlik için asil İslâmi
vizyonu gerçekleştirmenin tek yolu, bu ümmetin ve çocuklarının İslâmi kimliğinin
toplumun her kesiminde oluşmasını sağlamak için tüm gücünü kullanarak eğitim
müfredatı, eğitim kurumları ve medyayı kullanarak onları koruyan bir devlet
kurmaktır. Bu, Rasulullah’ın metodu üzere Râşidî Hilâfet Devleti'nden başkası
değildir.
Yani kardeşlerim
sizleri, bugün Müslüman gençliğimizin İslâmi eğitimi için yaptığınız tüm
gayretlerimizin yanı sıra, bu muhteşem devleti bir kez daha topraklarımıza geri
döndürmek için çabalamaya ve bu asil çalışmaya öncelik vermeye çağırıyoruz. Makalemi
Allah Azze ve Celle’nin güzel sözleriyle sonlandırıyorum:
وَقُلِ اعْمَلُواْ فَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ
وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ
وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
“De ki: Çalışın amellerinizi
Allah da Resulü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a
döndürüleceksiniz. O da size yaptıklarınızı haber verecektir.”[9]
[1]
Müslim
[2]
Nesai ve Hakim
[3]
Ali İmran Suresi 110
[4]
Câsiye Suresi 5
[5]
Hucurat Suresi 15
[6]
Hakim, Müstedrek
[7]
Enam Suresi 38
[8]
Enfal Suresi 24
[9]
Tevbe Suresi 105


Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış