AİLE YAPISININ KORUNMASI İÇİN DÜNYA HİLÂFET’E MUHTAÇTIR

Musa Bayoğlu

Fakihlerin çoğunluğu evliliğin ibadet olduğu konusunda müttefiklerdir. Evlilik ve aile ile ilgili tüm hükümleri İslâm belirlemiştir ve bunlara Allah’ın emri olduğundan dolayı uyan her mümin bu amellerinden dolayı sevap kazanacaktır. Bu konuda İbnü’l Hümâm şöyle der: “Nikâh, ibadetlere daha yakındır. Hatta evlenmek, devamlı nafile ibadet etmek kastı ile bekâr kalmaktan daha faziletlidir.”1  İmtihan için gönderildiğimiz dünya hayatında bireyden aileye, aileden topluma, toplumdan devlete birçok yapı ile kulluk vazifemizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Her konuda kulluğumuzun gereği olarak Allah’ı razı etmek istediğimiz gibi evlilik ve aile konusunda da hedefimiz Allah’ın rızasını kazanmaktır. Evlenen her Müslüman’ın gayesi Allah’a yakınlaşmak, hedefinde de hem fıtri hem de sosyal ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır.

Aile, şer’î şartları yerine getirerek bir araya gelen erkeğin eksiklerinin kadınla, kadının eksiklerinin de erkekle tamamlandığı, birbirlerinin ihtiyaçlarının temin edildiği sevgi, saygı, huzur, merhamet ve sükûnet yuvasıdır. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Kendileriyle huzur bulasınız diye size kendi (cinsi)nizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet vermesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen topluluk için ibretler vardır.”2 

Aile olmak Allah’ın üzerinde düşünmemiz gereken ayetlerinden bir tanesidir. İyi okumamız, anlamamız, yaşamamız ve korumamız gereken bizi biz yapan en önemli ayetlerdendir, kalemizdir. Evveli Âdem Aleyhi’s Selam ve Havva annemiz ile cennette atılan kıyamete kadar devam edecek tüm peygamberlerin sünnetidir. Şahidi Allah olan nikâh akdinin şartları yerine getirilirse sonu başladığı yerde yani cennette devam edecektir. İbn Abidin nikâh konusunda şu cümleleri söyler: “Bizim için Hz. Âdem Aleyhi’s Selam devrinden bugüne kadar meşru olmuş, sonra cennette de devam edecek, nikâh ile imandan başka ibadet yoktur.”3

Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem yüzüne baktığı zaman kendisini mutlu eden bir kadınla evlenmeyi, aile olmayı en değerli nimetlerden biri saymıştır. Toplumun özü ve temeli ailedir. İslâm evliliğe, aile kurumuna ve aile bireyleri arasındaki ilişki ve bağlara büyük önem vermiş ve onları mükemmel şekilde bir nizama bağlamıştır. Erkek ve kadını yaratan, erkeğin ve kadının durumunu en iyi bilen hiç şüphesiz ki âlemlerin Rabbi olan Allah Subhanehû ve Teâlâ’dır. İslâm, insanın dünya hayatında mutlu olmasını, neslin devam etmesini, ihtiyaçlarını gidermesini sağlamak için evlilik ile bireyleri koruyarak sağlam toplumlar ve devletler inşa etmiştir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ 

“Ey insanlar, sizleri bir tek şahıstan (Hz. Âdem’den) yaratan, o şahıstan da eşini (Havva’yı) vücuda getiren, ikisinden birçok erkeklerle kadınlar üreten Rabbinizden korkun ve günah işlemekten sakının.”4

Toplumun erkek kadın ilişkilerine bakışının, toplumun kalkınmasında çok önemli etkisi vardır. İslâm tarihinde Saadet Asrı İslâm üzere inşa edilmiş aileler ile oluşturulmuş ve yüzyıllar boyu tüm dünyaya örnek olmuştur. Yine İslâm tarihinde kadın bir âlime, siyasetçi, iş kadını, fakih ve doktordur. İslâm Devleti’nde ilk İslâmi kural, kadınların özel servet sahibi olması hakkıdır ve bu hak yasa ile güvence altına alınmıştır. Kadınların kendi iradesiyle isteyerek evlenme hakkına sahip olması ve erkeklerin sahip olduğu gibi eğitimden yararlanma hakkının verilmesi de Medine’de ilk kurulan devlette ve sonraki dönemlerde geçerliydi ve Müslümanlar yüzyıllarca bu kurallarla yönetildi. İslâm tarih kitaplarında önemli işlere imza atmış yüzlerce kadın mevcuttur. Örneğin, Aişe annemiz fakih, ilim ehli bir âlimeydi. Fatıma el-Fihri, 859 H. yılında Fez’de üniversite kurdu ve Ümmü Derda Suriye’de fıkıh dersleri veriyordu. Nitekim Endülüs’ten Hindistan’a kadar ülkeyi yöneten Emevi döneminin beşinci Halifesi, Ümmü Derda’dan fıkıh dersleri almıştır. Ayrıca kadınların toplumda etkindiler. Tüm modern demokrasilerin kanunlarında kadınlara yönelik istismar ve küçük düşürücü ameller mevcutken İslâm hukukunda böyle bir boşluk yoktur. Aksine hakaret, iftira ve cinsel taciz apaçık suçtur, günahtır.  

Bu anlayışa sahip olan Batı’da aile kurumu çökmüş, nesiller tükenmiş, insani, ahlaki, ruhi kıymetler neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Hem kapitalist ideolojiye inanan Batılılar hem de komünist ideolojiye inanan Doğulular, erkek kadın arasındaki ilişkilere insan türünün bekası yerine sadece cinsel ilişki açısından bakmaktadırlar. Batı, kadın ile erkek ilişkilerinde insan fıtratını, tabiatını esas almadığı ve insana erkeklik ve dişilik nazarıyla baktığı için ortaya koyduğu çözümler de yanlıştır. Bu, toplumların evlerde, parklarda, yollarda ve denizlerde kadınlarla erkeklerin içten içten insan onurunu, şerefini, namusunu yerle bir eden bir hayat yaşamasıdır. Çünkü Batı, insanın bu hayat tarzını hayattan lezzet almak olarak görüyor ve buna inanıyor. Bununla da yetinmeyerek, erkek ve kadının cinsi ihtiyaçlarını istedikleri şekilde serbestçe doyuramadıkları takdirde bedensel, psikolojik ve akli birçok rahatsızlıkların gündeme geleceğini iddia ediyor ve bunu pazarlıyor... 

Eurostat Avrupa istatistik Kurumu’nun yayınladığı son araştırma Batı toplumunun geldiği vahim tabloyu yansıtmaktadır. Boşanma oranları Belçika’da %70, Çek Cumhuriyeti’nde %67, Macaristan’da %55, İsveç’te %54, Almanya’da %52, Avusturya’da %50, Finlandiya’da %49, İngiltere’de %45’i bulmuş durumdadır. Yine aynı araştırmaya göre İzlanda’da dünyaya gelen çocukların %64’ü evlilik dışı birliktelik sonucu doğuyor. Bu oran Fransa’da %55, İngiltere’de %47 ve Almanya’da %33 olarak belirlenmiş. İngiliz Ulusal İstatistik Bürosu’nun yaptığı araştırmaya göre ülkede evli olan 1 milyon çift aynı evde yaşamıyor. Araştırmada İngiltere’deki çocukların %46’sının 16 yaşından önce ebeveynlerinden ayrıldıkları görülüyor. Özellikle Avrupa’da bu krizin önüne geçmek için aile kurumunu teşvik edici yasalar çıkarılmasına rağmen, boşanma ve evlilik dışı ilişki oranı her geçen gün artıyor. Bununla birlikte Avrupa ve ABD’de “yeni bir başlangıç” adıyla boşanma fuarları düzenleniyor. Bu fuarlar ayrılan çiftlere psikolojik destek sağlayarak bu zor dönemlerini atlatabilmek için onlara yardımcı olmayı amaçlıyor. İnsan fıtratına ve ihtiyaçlarına karşı Rabbi ile mücadele etmenin Batı toplumlarını getirdiği acınası, ancak doğal sonucu ortadadır.  

Ülkemizdeki durum ise Batı’dan daha iyi olsa da her geçen gün kötüye doğru gitmektedir. Batı hayat tarzının ve nizamlarının esas alındığı ve Müslümanlara zorla dayatıldığı günden bugüne evlilik oranları azalıyor, aile yapısı bozuluyor, problemler artıyor ve milyonlarca aile yıkılıyor. Planlı ve örgütlü şekilde film ve dizilerde evlilik dışı ilişkiler, nikâhsız birliktelikler normalleştiriliyor, bu tür gayri ahlaki ilişkiler ünlü kişiler tarafından topluma pazarlanıyor. İffetini ve ahlakını tertemiz tutmak isteyen gençler için flört adı altında gayri insani ve ahlakı ilişkiler özendiriliyor. Gençlerin evlenmelerinin önü gereksiz ve sebepsiz nedenlerden dolayı zorlaştırılırken, haramların önü açılıyor ve çeşitli ahlâksızlıklar, maddi ve manevi nice hastalıklar, zina, fuhuş ve sapık ilişkiler yaygınlaşıyor.  Doğal sonuç olarak da şiddet, taciz, tecavüz ve çeşitli problemler beraberinde artıyor. 

 Kadına karşı şiddet ve hatta cinayetler tüm alınan tedbirlere, koruma kanunlarına, sığınma evlerine rağmen artarak devam ediyor. Mutlu ve huzurlu yuvaların sayıları her geçen gün azalıyor. Demokrasinin kuralsız özgürlük anlayışı, kadın hakları ve kadın erkek eşitliği anlayışları ve ekonomik sarmallar aileleri vuruyor. Çocuk yaşta ebeveynine itaat etmeyen asi bir gençlik yetişiyor. Uygarlığı Batı hayat tarzında arayan ve özenti içinde olan Müslüman kadınlar, erkeklerle eşit haklara sahip olmak ve özgür olmak adına izzetini, şerefini kaybediyor. Müslüman kadınlar devlet kontrolünde genelevlerde kanuna uygun şekilde vergi adına pazarlanıyor. Fuhuş sektörü her geçen gün artarak işlemeye devam ediyor! Bunu engelleyecek hiçbir ciddi tedbir de alınmıyor… 

Ülkemizdeki bu vahim tabloyu TÜİK’in verileri gözler önüne seriyor. 2013 yılında yıkılan yuva sayısı 125 bin iken 2014 yılında ise bu sayı artarak 130 bin 913’e,  2015 yılında 131 bin 830’a yükselmiş durumda. Bu korkunç rakamlar dünya ve ahiret saadeti ile kurulması gereken, sadece dünya değil ahirete taşınması gereken yuvalardan her gün 366 tanesinin yıkılması anlamına geliyor. Cinsel saldırı ve tecavüz suçlarında %400 gibi korkunç artışlar, kadın cinayetlerinde aynı oranlarda artışlar maalesef yine ülkemizde yaşanıyor. Fuhuş %220 artarken bu bataklığa saplananların sayısı kat kat artarak on binler hatta yüz binlerle ifade ediliyor. Ne yazık ki bu resmi rakamlar ve resmi olmayan ilişkiler, bu yuvaların yıkılma sürecinde işlenen cinayetler, annesiz-babasız yetişen çocuklar, huzursuzlukların hat safhaya ulaşması ve daha birçok sorun Allah ve Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bizleri hayat verene çağırdığı halde icabet etmeyişimizin sonucu olan ağır faturalardan bir kısmını oluşturuyor. 

Sorunun temeli var olan laik, demokratik kapitalist sistemdir. Kadını, erkeği ve çocuklarımızı bu durumu düşüren aileleri işlevsiz hâle getirerek yıkılmasını sağlayan da sistemin ta kendisidir. Bu yüzden bu sorunların düzeltilebilmesi için Allah’tan gelen sisteme ihtiyaç vardır. Çünkü İslâm, insanın Rabbinden gelen nizam olduğu için elbette tüm insanlara, kadın ve erkeğe kaldırabileceği yükleri yüklemiştir ki bu adalettir. İslâm tüm sorunların çözümünü içeren bir nizam olduğu gibi evlilik ve aile konusunda da kadın ve erkek ilişkilerini  insan türünün bekasını sağlayacak bir bakış açısı ve çözümler ile düzenlemiştir. Bu düzenleme insanın ihtiyaçlarını ve fıtratını tatmin etmiş, toplumun bozulmasına sebep olan gayri ahlaki ve insani durumları, ilişkileri yasaklamıştır. Bu yüzden İslâm Devleti’nde kadının bu hâle düşmesi imkânsızdır. Hem eş, hem toplum, hem de devlet buna müsaade etmeyecektir. 

İslâm, evliliği ve aileyi korumak için içtimai esasları belirlemiştir. Ben makalemde bu esaslardan bazılarını belirterek İslâmi çözümü sunmak istiyorum. 

1- İslâm kadın ve erkek için vakıaya ve fıtrata uygun hükümler koymuştur. Fıtratı ve vakıasına uygun; sadece erkeğe ve sadece kadınlara ait hükümler koymakla birlikte, insan olmaları hasebiyle erkek ve kadını kapsayan hükümler de koymuştur. İman etmek, salih amel işlemek, namaz kılmak, zekât vermek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, yalan söylememek, içki içmemek, zina yapmamak ve benzeri hükümleri kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın tüm fertlere farz veya haram kılmıştır. Çalışma, evin ihtiyaçlarını karşılama, hanımını düşmandan, açlıktan, soğuktan, hastalıktan, yaşamın her türlü sert ve katı koşullarından koruma, hayatıyla ilgili tüm işleri sevk ve idare etme, cihat etmeyi ve benzeri görevleri sadece erkeğe farz kılmıştır. Hanımlarını mümin erkeklere; Allah’ın dünyada verdiği en önemli emanetler olarak emanet etmiştir. Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

“... Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda emanet gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler.”5

Kadını bir ana ve evinin eğitimcisi olarak takdim edilmiş ve onun hakkında hamilelik, doğum, süt emzirme, çocuğun bakımı, terbiyesi ve iddet ile ilgili olarak birtakım hükümler getirilmiştir. Yine kadına haram olmayan tüm işlerde eşine itaat etmesi emredilmiştir. İşte evlilik hayatının sağlıklı biçimde sürdürülebilmesi için erkek gözetim ve koruma, kadın ise ana, eğitimci ve itaat görevlerini yerine getirmelidir. Ayrıca bu amellerinden dolayı her ikisine de büyük sevaplar vardır. Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurmuştur: 

“Kadın beş vakit namazını kıldığı, Ramazan orucunu tuttuğu, namusunu koruyarak kocasına itaat ettiği zaman ahirette kendisine: Artık dilediğin kapıdan cennete gir, denilir.”6

2- İslâm, erken evlenmeyi teşvik etmiş, böylece erkek ve kadın ile ilgili cinsi ilişkileri erken yaşlarda evlenmekle sapkınlıklardan korumuştur. Evlilik, kişiyi zinadan korur, insan neslinin devamını sağlar. Nikâhsız kurulan ilişkiler toplumu yozlaştırır, aile mefhumunu yıkar. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِن يَكُونُوا فُقَرَاء يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

“Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.”7

هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ

“... Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz...”8 

Allah’ın Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır: 

“Ey gençler topluluğu! Sizden, kimin gücü yetiyorsa evlensin.”

3- Evlilik hayatı imanın kemale erebilmesi, Allah’ın rızasına ulaşılabilmesi için gereklidir. Aynı şekilde nevi içgüdüsünün tatmin edilebilmesi, fıtri ihtiyaçlarının karşılanabilmesi de yine evliliğe bağlıdır. Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:

“Kişi evlendiği zaman dininin yarısını korumuş olur. (Bir başka rivayette ‘Allah ona bu şekilde dininin yarısında yardım etmiş olur.’ Şeklindedir.) Geriye kalan yarısı için de Allah’a karşı gelmekten sakınsın.”9

4- Yeni ve temiz nesillerin devam edebilmesi nikâha ve aile hayatına bağlıdır. Bir Müslüman için, meşru yoldan nesil sahibi olmak evlilikten gözetilen en önemli kasıtlardandır. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ 

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının...”10

5- İslâm zinanın oluşmasına neden olabilecek tüm yolları kapatmış ve erkek ve kadına Allah’tan sakınmayı, takvayı emretmiştir. Müslüman takvalı olunca, Allah’ın azabından korkar, rızasına kavuşmak ve cennetine girmeyi arzu eder. Bu takva onu kötülüklerden ve isyandan uzaklaştırır. Kadın veya erkeğin, harama bakmaktan gözlerini sakındırmaları, her biri için hakiki bir korumadır. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

“Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir. Allah, yaptıklarından şüphesiz haberdardır.”11  

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar.”12 

6- İslâm, evlenmek için imkân bulamayan kimselere, iffetli olmalarını ve nefislerini kontrol altına almalarını emretmiştir. Cinsi içgüdüyü tedavi edebilmek için evlenmeye imkân bulamayan gençlerin oruç tutmalarını emretmiştir. Böylelikle Allah ile olan bağlarını kuvvetlendiren itaat ve ibadetlerle meşgul olsunlar. Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: 

“Ey gençler topluluğu! Sizden kim evlenmeye güç yetirirse evlensin. Zira evlenmek, gözü ve mahrem yeri en çok koruyandır. Kim de evlenmeye güç yetiremezse oruç tutsun. Zira oruç şehvetten uzaklaştırır, şehveti kırar.” 

7- İslâm, genel hayatta kadının vakarlı olarak tam bir şekilde örtünmesini emretmiş, özel hayatını da sadece kadınlara ve mahrem olanlarla örtünmeden yaşayabileceği kuralları koymuştur. Vakar ve ciddiyetini takınarak topluma çıkan bir kadının bu tavrı, Allah’tan korkmayanların şüpheci bakışlarına engel olur. Buna göre bir kadın, normalin dışında erkeklerin dikkatini çeken ziynet ve güzelliğini açığa çıkaran kıyafetlerle sokağa çıktığında ya da bu hâliyle özel hayatta yabancı erkeklerin huzuruna çıktığında “teberrüc” yapmış, yani açılıp saçılmış sayılır ki bu haramdır. Bu açılıp saçılma, temeli temizlik ve takvaya dayanan gerçek yakınlaşmaya engel olur. Hayatın her anını cinsel arzuların doyurulması, içgüdünün tahrik edilmesi düşüncesi ile doldurur. Teberrücü yasaklayan birçok hadisi şerif varit olmuştur. Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 “Kokusunu başkasına hissettirmek için koku sürüp dışarı çıkan ve halkın arasına giren kadın zina etmektedir.”

8- İslâm, namahrem olan bir kadın ile erkeğin yalnız kalmasını yani halvet hâlini yasaklamıştır. Halvete mani olmakla İslâm, kadın ile erkek arasına koruma duvarı çekmektedir. Halvet; erkeğe, kadının kadınlığından, kadına da erkeğin erkekliğinden başka bir şeyi hatırlatmaz. Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse; yanında mahremi olmadıkça bir kadınla yalnız kalmasın. Zira onların üçüncüsü şeytandır.” 

9- Evlilik hayatı sadece mutluluğun yaşandığı bir ortamdan ziyade zaman zaman imtihanların çetin olduğu zorlukların, sıkıntıların da yaşandığı bir hayattır. Hatta zaman zaman sabredilmesi çok zor bir imtihana dönüşebilir. İslâm hem erkeğe hem de kadına sabretmesini tavsiye etmiş ve bunu ecirlerin en büyüğü ile mükâfatlandırmıştır. Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:  “İnanan bir erkek ve kadın, kendisine, çocuğuna ve malının başına gelen bir felâkete sabrederse, bu sabır, günahsız olarak Allah’a kavuşmasına neden olur.”13

10- İslâm, namuslu kadına zina iftirasını kesinlikle yasaklamıştır. İslâm, iffetli kadına iftira yapmayı yasaklamakla, kötülükle meşgul olan ve kötülüğü kendisine âdet edinmiş olan dilleri susturmuş olmaktadır. Böylece bu diller, insanların ırz ve namuslarını lekelemekten alıkonmuş, İslâmi toplumda kötülüğün yayılmasına ve söylenmesine engel olunmuş olur. Nitekim Allah Celle Celâlehû şöyle buyurmaktadır.  

إِنَّ الَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

“İffetli ve bir şeyden habersiz mümin kadınlara iftira atanlar; dünyada da ahirette de lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır.”14

Ailede ancak eşler beraberce taşın altına ellerini koyarsalar sorunları aşmak kolaylaşır, hayat çekilir hâle gelir ve zorluklar aşılabilir. Müslüman her işte olduğu gibi evlenirken de, evlilik hayatını devam ettirirken de sadece ve sadece Allah’ı razı etmeyi hedeflemeli ve bu gayeyi bir an olsun aklından çıkarmamalıdır.  Ancak böyle yaparsa ailesini koruyabilecek ve ahrete ebediyete taşıyabilecektir. Aksi hâlde vakıadan kopuk, hayalci yaklaşımlar ile beklentiler içinde olmak ve yaşanan sıkıntılarda vahyin çözümlerine uymamak kişinin önce kendisini sonra da yuvasını bitirmesine neden olur. Yeryüzüne halife olarak gönderilmiş insanoğlunun dünyayı idare etmek bir yana bir evi idare etmekten çekiniyor, kaçıyor olması bu yüzdendir. Seleflerinin devlet yönettiği, çağ açıp çağ kapadığı yaşlardakiler şimdilerde evlenmeye adım atamamaları Allah’a tevekkül etmemelerindendir. 

Her konuda olduğu gibi evlilik ve aile konusunda da örneğimiz Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’dir. Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem en iyi aile reisiydi ve yumuşak huyluydu ama aynı zamanda ailesini cehennem ateşinden korumaya çalışan bir eşti. Hanımlarıyla oturup sohbet ediyor, onları yetiştiriyor, hâl ve hatırlarını soruyor, şakalaşıyor, hanımlarının düşünce ve fikirlerine vahiy almasına rağmen önem veriyor ve onlarla istişare ediyordu. Allah’ın Rasulü devlet başkanı olması, ibadet hayatı ve insanların sorunlarını çözmek zorunda olmasına rağmen asla ailesini ihmal etmiyordu. Ümmetinden olan biz erkeklere de bir anlamda hayatı ile nasihat ediyordu. Hanımlarının dünya hayatı namına isteklerine karşılık sade bir hayatı benimsiyor, eline büyük ganimetler geçtiği zaman dahi bunları İslâm’a hizmet yolunda harcıyor, ailesine ancak yetecek kadar nafaka sağlıyordu.  

Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ قُمْ فَأَنذِرْ وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ “Ey örtüye bürünen Rasulüm! Kalk ve insanları Allah’ın azabından sakındır...”15 ayetleri indirildiğinde eşi Hatice RadiyAllahu Anhâ annemize: “Hatice dedi. Uyku ve istirahat devri artık geçti. Cebrail Aleyhi’s Selam bana insanları hak dinine, Allah’a ibadete davet emrini getirdi ama kimi davet edeceğim? Kim icabet edecek?” Hatice RadiyAllahu Anhâ, heyecan ve imanla haykırdı: “Ben icabet edeceğim, Ey Muhammed! Herkesten, her insandan evvel beni davet et. İşte ben, sana inana­rak Müslüman oldum. Allah Teâlâ’nın Rasülü olduğunu tasdik ediyor, inandığın Allah Teâlâ’ya inanıyorum.”

Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem en büyük desteği eşinden almış ve kimsenin inanmadığı zamanda önce eşi iman etmişti. Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem bu davaya eşiyle başlamış ve bu yolun rahat olmayan bir yol olduğunu anlatarak önce eşini bu davaya hazırlamıştır. Eşlerimize kördüğüm misali bir sevgiyle, bu yolda rahat olmayan bir anlayışla Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in evini örnek alarak yaklaşabilirsek; Allah’ın izni ile bu imtihan kolaylaşacak ve inşaAllah kazananlardan olacağız. Aksi hâlde dünyayı fethe çıkan dava adamlarının önündeki en büyük engel eşleri olacaktır. Bu engel, belki de aşılması en zor olan engellerdendir. Bu yüzden eşlerimizi yanımıza alarak hem Allah’ın rızasına hem de dünya mutluluğuna erişenlerden olmaya çalışalım.

İşte, kadın ve erkek birlikteliklerinden kaynaklanan problemleri tedavi eden İslâm’ın ortaya koyduğu içtimai nizamın özü budur. Bu nizamın kadın ve erkeğin bir arada bulunmalarından dolayı ortaya çıkması muhtemel kötülükleri engellemeye yeterli olabilecek şer’î hükümleri bünyesinde taşıdığı on üç asırlık İslâm tarihiyle ispatlanmıştır. İnsanlığın yaşadığı bu içtimai ve diğer sorunlardan kurtulabilmesinin yolu onu yaratan Rabbinin hükmü olan İslâm’a sımsıkı sarılmasıdır. Tabii ki bu sadece bireylerin, ailelerin yapabileceği bir şey değil topyekûn uygulanması gereken bir sistemdir. İslâm’ı tatbik etmek ise ancak İslâm yönetim nizamı Râşidî Hilâfet ile mümkündür. Ancak bu nizam insanlık için rahat edebileceği, sıkıntılardan uzak, özel ve genel hayatı garanti altına alabilecek, mutlu, huzurlu bir hayat sunabilecektir. Rabbimizden niyazımız bu hayatı ve yönetimi bizlere ikram etmesidir.    


1 - İbnül-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, Bulak 1315, II, 340

2 - Rum Suresi 21

3 - Reddü’l-Muhtar adlı II, 258

4 - Nisa Suresi 1

5 - Tirmizi

6 - Ahmed b. Hanbel

7 - Nur Suresi 32

8 - Bakara Suresi 187

9 - En-Nisabûrî el-Hakim, Müstedrek ale’s-Sahihayn, Nikah/10 nr: 268. Aclûnî, Keşfu’l-Hafâu, nr: 2432. 2 /284

10 - Nisa Suresi 1

11 - Nur Suresi 30

12 - Nur Suresi 31

13 - Tirmizi

14 - Nur Suresi 23

15 - Müddesir Suresi 1-5


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz