Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamt olsun.
Salât ve selam, mücahitlerin önderi olan
Efendimiz Muhammed’in, onun âline ve ashabının tümüne olsun.
Aziz kardeşlerim, muhterem hanımefendiler ve
beyefendiler, mücahit kardeşlerim, Allah sizi korusun.
Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhû…
Gazze halkını selamlamamız gerekir.
Onlar bizim için yolu açtılar, izimizi oluşturdular; izzet ve şeref yolunda
kapıyı araladılar. Onlar bizi özgürlüğe giden yola koydular ki Allah Teâlâ’nın
izniyle biz de özgürleşenlerden olalım.
Gazze’nin çocuklarına, kadınlarına,
taşlarına, ağaçlarına, erkeklerine, mücahitlerine, Kassam’a, Kudüs’ün Gazze’deki
temsilcilerine, Nasır Salahuddin Tugayları’na ve tüm şerefli insanlara selam olsun. Gazze
halkının hepsi şereflidir. Allah, Gazze halkını mücadelesi, sabrı
ve direnişiyle yüceltsin.
Sonra size, Türkiye halkına, Hizb-ut
Tahrir mensubu kardeşlerimize ve bu konferansı düzenleyenlere selam olsun.
Bu, Gazze’ye bir yardım kapısıdır. Bu davete icabet eden âlimlere ve bu
yüce ülkenin yetkililerine de selam olsun.
Kıymetli kardeşlerim, fotoğrafın önümüzde net
olması gerekir. Allah Teâlâ’nın izniyle bugün, Aksa Tufanı’ndan sonra -tüm o bedensel acılara, parçalanan
uzuvlara, çocuklara, kadınlara, yıkılan mescitlere rağmen- biz izzet ve onura
doğru ilerliyoruz. Özgürlüğe, kurtuluşa doğru yürüyoruz.
Bu savaş, “ümmeti harekete geçirme” savaşı olarak
başlamıştı. Ama bu savaş, Allah’ın izniyle bu (Siyonist) yapının sonunun
başlangıcı oldu. Bu savaş, Filistin’de bu işgalci yapının sonunun
savaşıdır.
Filistin, müzakere masalarında
kurtarılamaz. Filistin ve Mescid-i Aksa, gaspçı Siyonistlerin pisliğinden müzakereyle arındırılamaz. ABD,
Siyonist varlık ve Filistin Yönetimi, yıllardır Siyonistlerle görüşüyorlar,
onlardan bir şeyler koparmaya çalışıyorlar. Ama bilmiyor musunuz ki, şimdiye
kadar tek bir mahkûmu bile (ömür boyu ceza almış birini) müzakerelerle serbest
bırakamadılar?
Allah Teâlâ bu kişileri şöyle
tanımlar:
[أَمْ لَهُمْ نَصِيبٌ مِّنَ ٱلْمُلْكِ فَإِذًۭا
لَّا يُؤْتُونَ ٱلنَّاسَ نَقِيرًۭا] “Yoksa onların mülkten bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara bir
çekirdek ucu bile vermezlerdi.”[1]
Yani onlardan iyilik beklemeyin. Onlar size
pazarlıkla bir şey vermezler. O “çekirdek ucu” (نقير/nakîr) dediği, “hurma çekirdeğinin
sırtındaki küçük çukur”dur. Onu bile vermezler. Öyleyse size Kudüs’ü
mü verecekler? Filistin’i mi teslim edecekler?
Ey âlemlerin Rabbi! Ne
yapmalıyız?
[وَلَتَجِدَنَّهُمْ
أَحْرَصَ ٱلنَّاسِ عَلَىٰ حَيَوٰةٍۢ] “…Hayata en düşkün olanlar onlardır…”[2]
Ulemâlar fetva verdiler:
Siyonist varlık, askerleri ve yerleşimcileri -nerede bulunurlarsa bulunsunlar- her Müslüman için meşru bir hedeftir. Aksi takdirde biz Gazze’yi
yüzüstü bırakmış oluruz ve cihat yolunu terk etmiş oluruz.
Yolumuz çetin, engebeli, ama alternatifsizdir.
Hangi akıllı adam, düz bir yol varken dağlık bir
yolu seçer?
Ama eğer bu düz yol (barış yolu) kapalıysa ve bu
yolla hiçbir şey elde edemiyorsak, bu düşmanla barış yolunun da bir anlamı
yoktur.
Cihat yolundan başka yol yok.
Aksa Tufanı bizi bu özgürlük yoluna koydu.
Ey ümmet!
Gazze’yi yalnız bırakmayın.
Cihat yolundan vazgeçmeyin.
Bugün sizin gününüzdür.
Bu dönem sizindir.
Hâlâ bu kervana katılmak için fırsat vardır.
Tüm ümmet, mücahitlerin arkasında saf tutmalıdır.
Sadece desteklememeli, onlarla birlikte omuz omuza
olmalıdır.
Elindeki tüm imkânları ortaya koyarak mücadeleye
dâhil olmalıdır.
Çünkü bu savaş, ey kardeşlerim, yüz yılı aşkın bir süredir devam etmektedir. Hilâfet’in yıkılışından beri…
Aslında daha öncesinde, Kudüs’ün Osmanlı’dan İngilizlerce işgal edildiği andan itibaren
bu savaş başlamıştır.
Bu savaş, Aksa Tufanı ile başlamadı.
Bu savaş, cihadın bir halkasıdır.
Ondan önce biz Filistin’de sadece slogan
atıyorduk.
Ama bugün, Tufan'dan sonra, sadece slogan
atmıyoruz, artık savaşıyoruz.
Bu, Allah’ın biz müminlerden canlarımızı
satın almasının gereğidir.
[يُقَاتِلُونَ فِي
سَبِيلِ ٱللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ] “O, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve
öldürülürler…”[3]
Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah’ın bize verdiği sözdür.
Allah sözünde durandır. Ondan daha
vefalı kimse yoktur.
Ey kardeşlerim!
Ve ey hainler, zayıflar, teslim olanlar!
Gazze halkı, Filistin halkı,
silahını teslim etmeyecektir. Edemez!
1948’de bunu denediler. “Silahlarınızı bırakın,
Arap orduları sizi savunacak” dediler. Ama çok geçmeden Filistin, Siyonistlere
yem oldu.
Biz, Allah’ın izniyle, kesin bir zafere
doğru ilerliyoruz. Bunda şüpheniz olmasın. Ama bu zaferin bedeli, kan ve
parçalanmış bedenlerdir. Bu bedeli sadece Gazze halkına bırakmayın. Onların
ortağı olun.
Aksa’yı kurtarmak için sadece elli bin değil, yüz bin değil, belki milyonlar gerekir. Ama bu, Gazze
halkının yarısının öleceği anlamına gelmez. Eğer herkes görevini yerine
getirirse, bir milyon kişi, Müslümanların her iki bin kişisinden sadece biri demektir.
Gerçek ortaklar olalım.
Konferanslar, mücahitler ve infak edenler
yetiştirsin; canıyla cihat edenler, malıyla cihat edenler, tavrıyla cihat
edenler, zamanını feda eden mücahitler…
Gazze’ye zamanınızı, yürüyüşünüzü,
yazınızı, malınızı esirgemeyin.
Bunlara “sadaka”, “bağış”, “iyilik” demeyin; bunlar,
mal ile cihadadır.
Gazze’nin ortağı olun.
Türkiye de bu ortaklığa layıktır.
Öncü destekçiler arasında oldunuz ama bu yeterli
değil. Daha fazlasına ihtiyaç var. Bu yolda olun.
Allah sizden razı olsun.
Es-Selamu Aleykum.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış