Âlemlerin Rabbi Allah Celle Celâlehû şöyle buyuruyor:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ
“Müminler ancak birbirlerinin
kardeşidirler.”[1]
Âlemlere rahmet olan, Hatem-ül
Enbiya, Hz. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem de buyurdular ki:
الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir.”[2]
İslam inancına göre bütün insanlar
bir tek aileden yani Hz. Adem ile Hz. Havva’dan yaratılmışlardır. Dolayısıyla
bütün insanlar aynı insanlık ailesinin fertleridir. Bu büyük ailenin, Müslüman
olanları ise ayrıca dinde de kardeştirler. Yukarıda okuduğumuz ayet-i kerime ve
hadis-i şeriften böyle öğreniyor, böyle inanıyoruz. Çünkü Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem yemin ederek
şöyle buyurmuşlardır:
وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَا تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا
وَلَا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا
“Fefsim elinde olana yemin ederim
ki, iman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz ve yine Allah’a yemin ederim ki, siz
birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.”[3]
Ve yine buyurdular ki:
مَنْ أَصْبَحَ وَلَمْ يَهْتَمَّ بِأُمُورِ الْمُسْلِمِينَ فَلَيْسَ
مِنْهُمْ
“Müslümanların derdiyle dertlenmeden
sabahlayan onlardan değildir.”
Böylece, görülüyor ki Müslümanların
birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları direk olarak imanla bağlantılıdır.
İman ettim diyen bir Müslüman, başka bir Müslümanın başına gelenlere seyirci
kalamaz, duyarsız olamaz.
Değerli müminler!
Yeryüzünde meydana gelen olayları
yakından izliyorsunuz. Hep birlikte görüyoruz ki, özellikle Müslümanlar
dünyanın birçok yerinde her türlü eziyete ve işkencelere maruz kalıyorlar.
Böylesine insanlık dışı muamelelere karşı insanlık âlemi, dini, ırkı, rengi ve
dili ne olursa olsun kesinlikle seyirci kalmaması gerekirken, maalesef bunca zulüm
ve işkenceler karşısında susuyor ve sadece seyretmekle yetiniyor.
Peki, ya biz Müslümanlar, her türlü
zulme ve işkenceye maruz kalan, din, can, akıl, nesil ve mallarına tecavüz
edilen, hiçbir savunması ve savunanı kalmamış olan dindaşlarımıza karşı
sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz?
Yukarıda okuduğumuz ayet ve hadislerin
neresindeyiz? Hani “Müslümanlar bir vücudun azaları gibiydi, azalardan
birisi acıdığında bütün vücut onu hissedecekti.”
Bakınız Rasulullah efendimiz ne
buyurmuşlar:
الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir.
Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz.”[4]
الْمُؤْمنُ للْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشدُّ بعْضُهُ بَعْضًا
“Mümin, mümin için bir binanın
tuğlaları gibidir. Onlar birbirini tamamlarlar.”[5]
Muhterem Müslümanlar!
İşte ilahi ve nebevi emir gereği,
yaptıklarımızla yetinmeyerek, sizleri, yeryüzündeki zulme uğrayan bütün
insanlar ve Müslümanlar için İslami hayatı yeniden başlatmak amacıyla çalışmaya
davet ediyorum. Günahlarımızın affı, mazlumların kurtuluşu, nefislerimizin ve
nesillerimizin ıslahı ve geçmişlerimizin ruhu için, özellikle de asrın en zor
şartlarında yaşam mücadelesi veren, hayatlarını kaybeden, geride dul ve yetim
bırakmış, yıkılmış evlerinin enkazı altında feryat edenlerin sesini duyarak
Allah için bu davete icabet edelim. Filistin'i, Irak'ı, Afganistan'ı, Doğu
Türkistan'ı, Kırım'ı, Kerkük'ü, Moro'yu, Patani'yi, Arakan’ı, Suriye’yi
kurtaracak tek çözüm İslam Devleti’dir.
Dünyanın çeşitli yerlerinde devam edegelen zulüm ve feryatlar ancak
böyle sona erer.
Ey Müslümanlar!
Şimdi neredesiniz diyen
kardeşlerimizin feryatlarına icabet olacak şekilde, Rabbimize karşı kulluk,
Peygamberimize karşı ümmetlik, Müslüman kardeşlerimize karşı kardeşlik
görevimizi gücümüz nispetinde yerine getirmiş olalım. Bilesiniz ki, bir kul, Müslüman
kardeşinin (kurtuluşu için) çalıştığı müddetçe, Allah Celle Celâlehû da o kulun
muhtaç olduklarını giderecektir.
Şimdi soruyorum sizlere kardeşlerim:
Başımızdaki yöneticiler Allah’a
karşı kulluk, Peygamberimize karşı ümmetlik, Müslüman kardeşlerimize karşı
kardeşlik görevlerini güçleri olmasına rağmen yerine getiriyorlar mı?
Rasulu ne kadar doğru anlayabildiler?
Özellikle kâfirlerin korkmadan çekinmeden, Rasule ve Rasulün getirdiği
risaletin değerlerine, daha da ötesi Müslümanların kanlarına, canlarına, vahşi
hayvanların saldırmaları gibi saldırmaları karşısında, Rasulün yolunda olduğunu
iddia eden yöneticilerin tepkileri hiç de Allah ve Rasulünü memnun edecek
tarzda olmuyor...
Bundan biz de sorumluyuz. Neden mi?
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i
kendi hayatımızda örnek alırken aynı zamanda Rasulullah’ı örnek almayan
yöneticileri muhasebe etmemiz gerekiyor da ondan. Kimlerden mi bahsediyorum?
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in
Kur’an ve Sünnetle örnek olduğu ama onu örnek almayan bugünün yöneticilerinden..
Allah aşkına onlar Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem’i ne kadar anladılar ki? Buna rağmen Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e iman eden
bütün bir halk kendilerini başlarına vekil tayin etmiş!
Kâfirler korkmadan, utanmadan Rasul
SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ve her
çeşit zulmün kol gezdiği Müslümanların ülkelerine vahşi hayvanlar gibi
saldırırlarken, Rasul SallAllahu Aleyhi
ve Sellem’in yolunda olduğunu iddia eden yöneticilerin tepkileri nasıl
oluyor? KINAMAK! Biz Müslümanlar yolumuzdan şaşırdık mı ki Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yönetiminden
ve metodundan mahrum olan bu insanlara, hangi şer’i gerekçeyle güvenelim?
KINAMAK! Ne kadar da muğlak bir
ifade. Bir Müslüman kesinlikle kardeşini, annesini, babasını, bacısını, eşini,
çocuklarını, akrabalarını, hiçbir Müslümanı, hatta genelde hiçbir insanı zalime
teslim etmez, zulmüne göz yummaz, ahval ne olursa olsun, gerekeni yapar ki bu
fıtrattan gelen bir tavırdır. KINAMAK yaratılışa aykırıdır, kabul edilebilir
bir tavır değildir. Tavuk bile yavrusunu aldığınızda sizin peşinizi
bırakmıyorsa hesabı siz yapın.
Şimdi soralım. Başımızdaki yöneticiler,
Müslümanların kanları akıtılırken neden KINAMAK’tan başka bir şey yapmıyorlar?
İslam’ı anlamıyorlar mı? Kardeş olduğumuzu anlamıyorlar mı? Emanetin ne demek
olduğunu anlamıyorlar mı?
Anlamıyor ve anlamamakta ısrar
ediyorlarsa, harekete geçmesi gereken bizleriz.
Onları, çivilendikleri
koltuklarından söküp, tarih derslerinde “Raşid-i Hilafet Devleti kurulmadan
önceki dönemler” başlığı ve “zalim diktatörler” alt başlığı altında
çocuklarımıza anlatma zamanı gelmedi mi?
Yorumlar