Mahmut Kar [Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı]

Mahmut Kar

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله والصلاة والسلام على رسول الله وعلى آله وصحبه ومن والاه،

Kıymetli misafirler, muhterem hocalarım, saygıdeğer âlimlerimiz, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının değerli temsilcileri, uzaktan ve yakından bu konferansa iştirak eden aziz Müslümanlar, kerim kardeşlerim ve kerime bacılarım…

Hepinizi, Allah’ın selamı ile selamlıyorum: Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh…

Rabbimiz bu konferansı; önce Gazze ve Filistin’in, sonra da işgal ve zulüm altındaki tüm beldelerimizin kurtuluşu için bir adım kılsın… Sizlere de buraya gelirken attığınız her adım karşılığı bol bol ecir versin.    

Kıymetli Davetliler!

Bugün burada, üzerinde tek başına hak sahibi olduğumuz mübarek beldenin, Filistin’in yaşadığı 77 yıllık esareti bir kez daha konuşmak için toplanmadık! Aksine bugün burada; Kudüs’ün, Aksa’nın, Batı Şeria’nın, Gazze’nin ve tüm Filistin’in yaşadığı esaret, işgal ve soykırıma kalıcı ve gerçek bir çözümü konuşmak için toplandık.

Yahudi varlığı “İsrail”in gasp, yağma, katliam ve tehcir ile Filistin’e yerleşmiş olması onu asla bu topraklarda hak sahibi yapmaz. 1948’den bugüne işgal politikası ile elde ettiği kazanım ve pozisyon, Gazze’de bugün karşı karşıya kaldığımız durum, onu asla meşru bir muhatap yapmaz. Amerika ve Avrupa’nın arkasında olması, uluslararası kuruluşlar ve bölgedeki işbirlikçi rejimlerin Siyonist varlığı tanıması onu gayrimeşru olmaktan katiyen çıkarmaz.

Bunların hiçbiri, Filistin’in İslâm toprağı olma gerçeğini değiştirmez. Mescid-i Aksa kutsaldır, bizim ilk kıblemizdir, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra ve Miraç yeridir ve Filistin, -nehirden denize- tümüyle bizimdir. Dolayısıyla Filistin’in bizim üzerimizdeki hakkı, bu toprakların tek bir karışından vazgeçmemektir.

Muhterem Hocalarım, Kıymetli Davetliler!

Gazze bugün, kendisine sınır olan Ürdün ve Mısır’ın gözleri önünde yok oluyor. Öyle bir ablukaya alınmış ki, dört bir taraftan sıkışmış ve adeta nefessiz kalmış durumda. Gazze’ye bir un bile sokamayan rejimler ve yöneticiler, bütün bu katliamları gerçekleştiren işgalci “İsrail” ile siyasi, askerî ve ekonomik ilişkilerini devam ettiriyorlar. İşgalci “İsrail”in neredeyse tüm lojistik, hammadde ve nihai ürün tedariki halkı Müslüman olan bu ülkeler tarafından karşılanıyor. 7 Ekim’den sonra Hayfa’ya giden gemilerin yarısından fazlası Mısır ve Türkiye limanlarından yük taşıdı. Türkiye yönetimi Golan’daki işgalini genişleten ve Suriye’nin tüm stratejik askerî tesislerini imha eden “İsrail” ile teknik teması devam ettirdiğini açıkladı.

Oysa bizler, “barış”, “ateşkes” ve “arabuluculuk” adı altında aylardır o katiller ile yürütülen diplomasi faaliyetlerinin yalan ve aldatmacadan ibaret olduğunu çok iyi biliyoruz. Gazze’de işgalci katillerin ağır bombardımanıyla çocukların bedenleri paramparça olurken bu ülkeler “normalleşme” ve “İbrahim anlaşmaları”nı gündeme getirdiler. Anlaşma ve normalleşme, meşru iki devlet arasında olur. “İsrail” meşru bir devlet değildir. Onun muhatap alınması, tanınması, meşruiyetinin kabul edilmesi ve ilişkilerin normalleştirilmesi, Filistin davasına apaçık ihanettir.

1967 sınırları dahil Filistin topraklarının tek bir karışında onu meşru görmek, Kudüs’e ihanettir. Bu sebeple Gazze ve Filistin’in bizim üzerimizdeki hakkı, “İsrail”i işgalci ve gayrimeşru görmektir. Onunla ilişki kuran, anlaşma yapan ve normalleşmeye çalışan tüm rejim ve yönetimler, açıkça Allah’ın hükmüne karşı gelmektedir.

Bakınız, bugün, kalıcı ateşkesin sağlanması için Gazze halkına ve mücahitlere belirli şartlar koşuyorlar. Mısır başta olmak üzere bu şartları dayatan Arap rejimleri ve diğer ülkeler iyi bilmelidir ki sorun, Müslümanların işgale karşı direnmesi ve cihadı sürdürmeleri değildir. Sorun, Müslümanların Gazze’den çıkmak istememeleri de değildir. Aksine sorun, işgalci “İsrail”in bizatihi kendisidir, onun varlığıdır. Onun varlığını temin edenler ise bu rejimlerdir. Hizb-ut Tahrir’in kurucusu Takiyyuddîn en-Nebhânî’nin dediği gibi “‘İsrail’, Arap rejimlerinin gölgesidir. Bu rejimler ortadan kalkarsa gölge de ortadan kalacaktır."  

Bu rejimlerin tamamı, Filistin’deki direniş ve cihadın bitmesini istiyorlar. Allah’ın lanetlediği, bebek katili ve Mescid-i Aksa’yı esaret altına alan işgalcileri meşru görmemizi istiyorlar. Amerika’nın yıllardır Müslümanları oyalamak için masada tuttuğu “iki devletli planı” çözüm olarak sunuyorlar. Onlar, Mahmud Abbas’ın başında olduğu bir yapıyı “devlet” olarak kabul etmemiz karşılığında, işgali ve gasıp Yahudileri meşru saymamızı talep ediyorlar.

Kıymetli Davetliler!

Bu sebeple altını çizerek vurgulamak istiyorum ki Gazze ve Filistin’in bizim üzerimizdeki hakkı, ablukanın kaldırılmasını, içeriye yiyecek, ilaç ve kefen sokulmasını talep etmekten çok daha büyüktür. Gazze halkının üzerimizdeki hakkı, katilleri oradan defedecek, onlara uzanan şer elleri kesip atacak, Gazze ve tüm Filistin içindeki işgalci varlığı boğacak askerî adımın atılması için bu rejimlerin kapılarına dayanmak, yöneticileri hesaba çekmek ve harekete geçmelerini sağlamaktır.

Unutmamalıyız ki; çivi çiviyi söker, demir demiri döver… Bebek katili Siyonistlerin anlayacağı tek dil vardır o da askerî harekâttır. Bu bir öneri, talep veya tespit değildir. Bu, Rabbimizin şu ayet-i kerimesinde buyurduğu bir farzdır:

[وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراً] “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?”[1] 

Gazze dâhil bugün yeryüzündeki tüm işgallerin son bulmasının kalıcı ve gerçek çözümü; bölünmüş ve parçalanmış olan İslâm ümmetinin vahdetini sağlayacak ve yeniden Müslümanları tek bir çatı altında toplayacak olan Râşidî Hilâfet’in kurulmasıdır.

Sizlere icabetiniz için tekrar teşekkür ederken, Rabbimden, büyük baskı ve zorluklara rağmen düzenlediğimiz bu konferansı, hayırlı ve mübarek kılmasını niyaz ediyorum.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.



[1] Nisa Suresi 75


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz