بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله والصلاة والسلام على رسول الله وعلى
آله وصحبه ومن والاه،
Kıymetli misafirler, muhterem hocalarım, saygıdeğer
âlimlerimiz, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının değerli temsilcileri,
uzaktan ve yakından bu konferansa iştirak eden aziz Müslümanlar, kerim
kardeşlerim ve kerime bacılarım…
Hepinizi, Allah’ın selamı ile selamlıyorum:
Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh…
Rabbimiz bu konferansı; önce Gazze ve Filistin’in,
sonra da işgal ve zulüm altındaki tüm beldelerimizin kurtuluşu için bir adım
kılsın… Sizlere de buraya gelirken attığınız her adım karşılığı bol bol ecir
versin.
Kıymetli Davetliler!
Bugün burada, üzerinde tek başına hak sahibi
olduğumuz mübarek beldenin, Filistin’in yaşadığı 77 yıllık esareti bir kez daha konuşmak için toplanmadık!
Aksine bugün burada; Kudüs’ün, Aksa’nın, Batı Şeria’nın, Gazze’nin ve tüm Filistin’in yaşadığı
esaret, işgal ve soykırıma kalıcı ve gerçek bir çözümü konuşmak için toplandık.
Yahudi varlığı “İsrail”in gasp, yağma, katliam ve tehcir ile Filistin’e yerleşmiş olması
onu asla bu topraklarda hak sahibi yapmaz. 1948’den
bugüne işgal politikası ile elde ettiği kazanım ve pozisyon, Gazze’de
bugün karşı karşıya kaldığımız durum, onu asla meşru bir muhatap yapmaz. Amerika ve Avrupa’nın arkasında olması,
uluslararası kuruluşlar ve bölgedeki işbirlikçi rejimlerin Siyonist varlığı
tanıması onu gayrimeşru olmaktan katiyen çıkarmaz.
Bunların hiçbiri, Filistin’in İslâm
toprağı olma gerçeğini değiştirmez. Mescid-i Aksa kutsaldır, bizim ilk
kıblemizdir, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra ve Miraç yeridir ve Filistin, -nehirden
denize- tümüyle bizimdir. Dolayısıyla Filistin’in bizim üzerimizdeki
hakkı, bu toprakların tek bir karışından vazgeçmemektir.
Muhterem Hocalarım, Kıymetli Davetliler!
Gazze bugün, kendisine sınır olan Ürdün ve Mısır’ın gözleri önünde yok oluyor.
Öyle bir ablukaya alınmış ki, dört bir taraftan sıkışmış ve adeta nefessiz
kalmış durumda. Gazze’ye bir un bile sokamayan rejimler ve yöneticiler, bütün
bu katliamları gerçekleştiren işgalci “İsrail” ile siyasi, askerî ve ekonomik ilişkilerini devam ettiriyorlar. İşgalci “İsrail”in
neredeyse tüm lojistik, hammadde ve nihai ürün tedariki halkı Müslüman olan bu
ülkeler tarafından karşılanıyor. 7 Ekim’den sonra Hayfa’ya giden
gemilerin yarısından fazlası Mısır ve Türkiye limanlarından yük taşıdı. Türkiye yönetimi Golan’daki işgalini genişleten ve Suriye’nin tüm stratejik askerî tesislerini imha eden
“İsrail” ile teknik teması devam ettirdiğini açıkladı.
Oysa bizler, “barış”, “ateşkes” ve “arabuluculuk”
adı altında aylardır o katiller ile yürütülen diplomasi faaliyetlerinin yalan
ve aldatmacadan ibaret olduğunu çok iyi biliyoruz. Gazze’de işgalci
katillerin ağır bombardımanıyla çocukların bedenleri paramparça olurken bu
ülkeler “normalleşme” ve “İbrahim anlaşmaları”nı gündeme
getirdiler. Anlaşma ve normalleşme, meşru iki devlet arasında olur. “İsrail” meşru bir devlet değildir. Onun muhatap
alınması, tanınması, meşruiyetinin kabul edilmesi ve ilişkilerin normalleştirilmesi,
Filistin davasına apaçık ihanettir.
1967 sınırları dahil Filistin topraklarının
tek bir karışında onu meşru görmek, Kudüs’e ihanettir. Bu sebeple Gazze
ve Filistin’in bizim üzerimizdeki hakkı, “İsrail”i işgalci ve
gayrimeşru görmektir. Onunla ilişki kuran, anlaşma yapan ve normalleşmeye
çalışan tüm rejim ve yönetimler, açıkça Allah’ın hükmüne karşı gelmektedir.
Bakınız, bugün, kalıcı ateşkesin sağlanması için Gazze
halkına ve mücahitlere belirli şartlar koşuyorlar. Mısır başta olmak üzere bu
şartları dayatan Arap rejimleri ve diğer ülkeler iyi
bilmelidir ki sorun, Müslümanların işgale karşı direnmesi ve cihadı
sürdürmeleri değildir. Sorun, Müslümanların Gazze’den çıkmak
istememeleri de değildir. Aksine sorun, işgalci “İsrail”in bizatihi kendisidir,
onun varlığıdır. Onun varlığını temin edenler ise bu rejimlerdir. Hizb-ut Tahrir’in kurucusu Takiyyuddîn en-Nebhânî’nin dediği
gibi “‘İsrail’, Arap rejimlerinin gölgesidir. Bu rejimler ortadan kalkarsa
gölge de ortadan kalacaktır."
Bu rejimlerin tamamı, Filistin’deki
direniş ve cihadın bitmesini istiyorlar. Allah’ın lanetlediği, bebek
katili ve Mescid-i Aksa’yı esaret altına alan işgalcileri meşru
görmemizi istiyorlar. Amerika’nın yıllardır Müslümanları
oyalamak için masada tuttuğu “iki devletli planı” çözüm olarak sunuyorlar. Onlar,
Mahmud Abbas’ın başında olduğu bir yapıyı “devlet” olarak
kabul etmemiz karşılığında, işgali ve gasıp Yahudileri meşru saymamızı talep
ediyorlar.
Kıymetli Davetliler!
Bu sebeple altını çizerek vurgulamak istiyorum ki
Gazze ve Filistin’in bizim üzerimizdeki hakkı, ablukanın
kaldırılmasını, içeriye yiyecek, ilaç ve kefen sokulmasını talep etmekten çok daha
büyüktür. Gazze halkının üzerimizdeki hakkı, katilleri oradan defedecek,
onlara uzanan şer elleri kesip atacak, Gazze ve tüm Filistin
içindeki işgalci varlığı boğacak askerî adımın atılması için bu rejimlerin
kapılarına dayanmak, yöneticileri hesaba çekmek ve harekete geçmelerini
sağlamaktır.
Unutmamalıyız ki; çivi çiviyi söker, demir demiri
döver… Bebek katili Siyonistlerin anlayacağı tek dil vardır o da askerî harekâttır.
Bu bir öneri, talep veya tespit değildir. Bu, Rabbimizin şu ayet-i kerimesinde buyurduğu bir farzdır:
[وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ
مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا
أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ
لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراً] “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim
olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir
yardımcı ver’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve
çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?”[1]
Gazze dâhil bugün yeryüzündeki tüm
işgallerin son bulmasının kalıcı ve gerçek çözümü; bölünmüş ve parçalanmış olan
İslâm ümmetinin vahdetini sağlayacak ve yeniden Müslümanları tek bir
çatı altında toplayacak olan Râşidî Hilâfet’in kurulmasıdır.
Sizlere icabetiniz için tekrar teşekkür ederken, Rabbimden, büyük baskı ve zorluklara rağmen düzenlediğimiz bu
konferansı, hayırlı ve mübarek kılmasını niyaz ediyorum.
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi
üzerinize olsun.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış