Türkiye’nin ve
dünyanın gündemi, 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde baş gösteren ve
daha sonra hızlı bir şekilde diğer ülkelerde yayılan koronavirüs (Covid-19)
salgını… Virüs, ABD başta olmak üzere AB ve tüm ülkelerin ekonomi ve finans
sistemlerinin çöküşünü hızlandırdı. Çöküşünü hızlandırdı diyoruz çünkü dünyanın
yaşadığı bu kriz pandemi ile başlamadı, aksine tam 12 sene önce 2008’de yaşanan
Mortgage krizinin etkileri artık gizlenemez, giderilemez oldu ve Covid-19’a
hazırlıksız yakalanan ülkeler şimdi kapitalist sistemin çöküşünün endişesini
taşıyorlar. ABD başta olmak üzere kapitalist sömürgeci devletler 2008’den beri
bu krizi aşmak işin çeşitli arayışlara girdiler ama çökmüş olan sisteme
yaptıkları yamalar hiçbir işe yaramadı. Covid-19 virüsü oluşan bu krizin
etkilerini daha fazla gün yüzüne çıkardı ve krizin boyutunu çok daha
derinleştirdi.
Yöneticilerin kriz
yönetiminde başarısızlıkları açığa çıkmış, dolayısıyla salgın kapitalist
sistemin zayıflığını ve acımasızlığını ifşa etmiş oldu. Mükemmel ve son derece
gelişmiş olduğunu iddia ettikleri sosyal güvenlik, sağlık, ekonomi, finans ve
güvenlik sistemleri çöktü. Bu çöküşü durdurabilecek kısa vadeli suni planları
bile uygulama konusunda beceriksiz kaldılar. Ancak yöneticilerin dillerine
doladıkları tek şey pandemi salgını… Tüm ülkeler Covid-19’a projeksiyon
tutuyor. Çünkü pandemi gündemi bittiğinde enkaz ortaya çıkacak, halklar pandemi
gündeminden kurtulduklarında ekonominin büyük hasarını görmüş ve kendilerine
dokunan etkilerini yakinen hissetmiş olacaklar.
Dünyanın en
donanımlı hastanelerine, en gelişmiş laboratuvarlarına sahip olmakla övünen,
sağlık hizmetlerine yılda 3,6 trilyon dolar harcanan ve bu paranın %75’ini
sigorta ve ilaç sektörüne ayıran “süper güç” ABD salgın karşısında çaresiz
kaldı ve sağlık sistemi çöktü. Yine ABD’de işsizlik giderek artıyor; bu süreçte
30 milyona yakın ABD vatandaşı işsiz kaldı. 22 milyon işsiz devlet yardımına
başvurdu. Hasta tedavilerini karşılayamamaları sebebiyle sigorta şirketleri
iflas bildirdi. Diğer taraftan parası olmayanlar ölüme terkediliyor. ABD
başkanı Trump ise pandeminin faturasını Çin’e kesmeye çalışarak ekonomik krizin
etkilerinden Çin üzerinde kuracağı siyasi ve ekonomik baskı ile kurtulacağını
zannediyor. Hâlbuki diğer taraftan küresel anlamda yaşanan petrol krizinin ABD
petrol piyasasına etkisini (zararını) engelleyebilecek, durdurabilecek bir
formülü de yok elinde…
Avrupa’ya gelince
İtalya, İspanya ve İngiltere’nin yaşadığı trajediyi tüm dünya gördü. Korona ile
ilgili gerçekleri gizleyerek halk üzerinden salgın psikolojisi oluşturup kriz
sürecini yürütmeye çalışıyorlar. Hastanelerin %75’inin doktor ve hemşire
arayışında olduğu Almanya’da dahi pandemi sonrası sağlık sistemi çökme riskiyle
karşı karşıya kaldı. Öyle ki “uygar” kapitalist ülkeler, kendi halkları dâhil
tüm dünyaya yaşattıkları bu felaket karşısında başarısız ve aciz kalan
politikalarını örtbas etmek için özgürlük, demokrasi, insan hakları, serbest
dolaşım vb. tüm sloganlarını bir tarafa bırakmak zorunda kaldılar. İnsanları
pandemi salgını korkusu ile kontrol altına almak ve başarısızlıkları
karşısından tepkisiz ve etkisiz hâle getirmek istiyorlar. Burada toplumların
rejimlere ve yönetimlere tepkisi çok ama çok önem arz ediyor. Şüphesiz bu süreç
yalnızca iktidarları ve liderleri koltuklarından etmekle kalmayacak, bilakis
küresel düzeni topyekûn değiştirecek kaçınılmaz bir değişim sürecinin
başlangıcı olacaktır. Bunun farkında olan Batılı düşünürler, alarm çanlarını
çalmaya başladılar bile.
ABD’nin eski
Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Covid-19’un ortaya çıkardığı kapitalizmin
ayıplarını tek tek sıralıyor ve ülke liderlerine bazı tavsiyelerde bulunuyor. Zira
kapitalist Batı için alarm çanları çalıyor.
Kissinger ABD ve Batılı hakların gösterildiği gibi dayanışma içinde
olmadıklarını, toplumsal bir yıkımın kapıda olduğunu söylüyor. ABD’yi
yönetenlerin süreci yönetme konusunda başarısız ve aciz kaldıklarını ifade edip
ekonomik sistemin çürük temellere dayalı olduğunu itiraf ediyor.
Bu çöküşün bölgesel
ve ulusal temelde verilecek bir mücadele ile engellenemeyeceğini vurgulayan
Kissinger özetle şunu demeye çalışıyor: “Hepiniz aynı gemidesiniz batan
gemiden hiçbiriniz kurtulamayacaksınız, onun için bencil davranmayın, el ele
verin, güç birliği yapın.” Bunun yanında ülke yöneticileri artık dünyada hiçbir
şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyip yenidünya düzeninden bahsediyorlar.
Kapitalizmin
çarpıklığı, çaresizliği, Korona kriziyle mücadeledeki keşmekeşliği, ülkeler
arasındaki bencilliği, açıkça belirginleşti. Ülkeler, kendilerini yere yıkan
sert darbelere maruz kaldılar. Dolayısıyla İslâm ümmetinin yeniden harekete
geçmesi için iyi bir fırsat var. O hâlde ey Müslümanlar! Hizb-ut Tahrir’in
çağrısına kulak verin: Tüm dünyayı ele geçiren, kıtaları kontrol eden, halklara
korku salan, toprakları işgal eden, servetleri sömüren, kendi despot
nizamlarını mazlum halklara dayatan, kendi toplumlarını dahi ifsada boğan bu
sömürgeci kâfir devletler ve onların elebaşı olan “süper güç” ABD’nin, küçücük
bir virüs karşısındaki felç olmuş hâlini gördünüz. Şunu aklınızdan sakın ama
sakın çıkarmayın; kapitalist iktisat sisteminin temeli sömürüye dayanmaktadır.
Kapitalist sistemde insanın hiçbir değeri yoktur. İşte sömürüye dayalı bu sistem
her geçen gün servetlerinizi elinizden alıyor, insan emeğini heba ediyor.
Bu düzen daha ne
zamana kadar böyle devam edecek, ne zamana kadar daha bunların olmasına izin
vereceksiniz? Servetlerin yağmalanmasına, emeğin zayi edilmesine, halkın bir
avuç elit yönetici ve kapitalist sermayedarın kölesi olmasına ne zamana kadar
rıza göstereceksiniz? Kapitalist devletler bugüne kadar güvenlik siyaseti
gereği insanları savaş ile korkuttular, yıldırdılar, seslerini kıstılar. Fitne
ve nifak ile terörist ve düşman ilan ettiler. Kendi geleceklerini korumak için
ya bizimlesiniz ya teröristlerle diyerek korkuttular. Elinizde, avucunuzda,
cebinizde ne var ne yok çaldılar; vampir gibi kanınızı emmedikleri kaldı. Şimdi
artık bir avuç kapitalist dünyanın kaynaklarına yalnız başına sahip olmak için
kalan nüfusun yok edilmesini istiyor. Tüm bunları görmüyor musunuz? Bakın
kapitalizm çöktü, her geçen gün biraz daha yıkılıyor.
Yenidünya düzenini
kim şekillendirecek? Müslüman dünyasındaki rejimler ve yöneticiler mi? Onlar ümmetin
hareketinin önünde engel olarak duruyorlar. Bu yöneticiler, ümmete
düşmanlıkları ve sömürgeci büyük güçlere bağlılıkları konusunda ısrar
ediyorlar. Onlar hâlâ ABD’ye Yahudi varlığına ve Batı’ya yardım için
koşuyorlar. Bakın Amerika’ya, Bakın
Avrupa’ya, Rusya’ya, Çin’e ve diğerlerine… Küçücük bir virüs birkaç ayda
darmadağın etti hepsini. Ancak Müslümanları yönetenler hâlâ onların yanında
izzet ve şeref arıyorlar. Çökmüş olan bu kapitalist Batılı düzenin sırtına yok
edici darbeyi vurmak yerine elinden tutup ayağa kaldırmaya çalışıyorlar.
Türkiye’nin yardım
gönderdiği ABD ve Batılı devletler kim? Onlar sadece kendilerini düşünen
sömürgeciler, servetlerini artırmak ve çıkarları için milyonlarca insanı gözünü
kırpmadan öldüren gözü dönmüş katiller onlar. Onlardan ne yardım istenir ne
yardım beklenir ne de onlara yardım gönderilir. Onlara karşı ancak meydan
okunur, sömürü düzenlerini yerin dibine sokmak için karşılarına çıkılır ve
onlardan hesap sorulur.
O hâlde insanlığın
geleceği için ayağa kalkmayacak mısınız? Dünya tarihinde yeni bir dönüm noktası
olacak değişim için harekete geçmeyecek misiniz? Kapitalist düzenlere ve sizi
kandıran sözde demokratik rejimlere meydan okumayacak mısınız? Şunu sakin
unutmayın; istikbal İslâm’ındır. Allah’ın izni ve yardımıyla kapitalizm
yıkılacak ve küresel sistemde oluşacak bu siyasi boşluğu İslâm dolduracak.
Kapitalizmin yıkılışı İslâm’ın yeniden doğuşunu getirecek.
Yeryüzünde ilahlık
taslayan ülkeler, batılı hak, hakkı batıl yapıyorlar. Bu ülkeler, neredeyse
görülemeyen, onları yere seren küçücük ama küçücük bir virüs karşısında
çaresizliklerini kanıtladılar. Nasıl mücadele edeceklerini ve karşısında nasıl
duracaklarını bilemiyorlar, debelenip duruyorlar... Aziz ve güçlü Allah’ın şu
buyruğunun sillesine maruz kalana dek zulümlerinin dehlizlerinde debelenip
duracaklar.
[وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ
إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً] “Yine de ki: Hak geldi; batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl
yıkılmaya mahkûmdur.”[1]
Ey Müslümanlar! Hiç
şüpheniz olmasın ki artık sömürgeci kapitalizm çöküş sürecine girmiş, sistemin
zayıflığı ve acımasızlığı kanıtlanmış, haris liderlerinin başarısızlığı ise
ifşa olmuştur. Dünya artık yepyeni bir değişim sürecindedir ve İslâm’dan başka
hiçbir alternatif de yoktur. O hâlde İslâmi hayatı yeniden başlatmak üzere
harekete geçmeye var mısınız? Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem’in Sahabe efendilerimize emanet bıraktığı Râşidî Hilâfet
Devleti’ni yeniden ikame etmek için halkına yalan söylemeyen Hizb-ut Tahrir ile
çalışmaya var mısınız? Ecdadınız gibi tarih yazmaya, hayatınızı İslâm’a
adamaya, dünyayı küfrün karanlıklarından İslâm’ın aydınlığına kavuşturmaya, İslâm’ın
gölgesinde adalet, huzur, refah ve sağlık içinde yaşamaya var mısınız?
[لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ] “Çalışanlar
işte böylesi (bir kurtuluş) için çalışsınlar!”[2]
Yorumlar